Büşra Sanay’dan Yunanistan’ın İos Adası Notları

Share

Büşra Sanay, Yunanistan’a gitti, İos Adası’nı gezdi. Adayı merak edenler için bir de tatil rehberi hazırladı. İşte Büşra Sanay’ın anlatımıyla İos Adası…

İos Adası. Santorini ile karşı karşıyalar. Eğer diyorsanız ki sakin ama bir yandan da gece çılgınlar gibi dans edip müzikler dinleyebileceğim de bir tatil olsun, o zaman buyurun İos’a. Çünkü aktivite bol bu adada.

İos’u aslında eğlence adası gibi düşünmek yanlış olmaz. Eğlence mekanları çok fazla. Gece hayatı neredeyse tavan yapma yolunda. Konaklama açısından da diğer adalara nazaran fiyatlar daha uygun. Güzel oteller var, lüksünden en ekonomiğine kadar. Profil daha ziyade öğrenci. Bu arada gelen tatilciler yeniden geliyor. Ülkelere oranlayacak olursak da daha çok Fransız ve Kanadalı turistler var. Hem adalılar hem de esnaf tatilcilere karşı oldukça güler yüzlü.

Adada muhteşem yemekler yapıyorlar. Mantıları tam bizimkine benzemese de tadı süperdi. İçinde biraz havuç vardı ancak farklı bir tat ve denemeye değer diyorum kesinlikle. Giderseniz mantı yemeden dönmeyin. Karides, ahtapot demiyorum dikkat ederseniz. Neden? Çünkü sabah akşam onları yiyeceksiniz zaten. Karidesin böreğinden, kalamarın ızgarasına. Eğer farklı bir tat isterseniz diye söylemiştim mantıyı.

Kaldığım yerden biraz bahsetmek istiyorum. Tam da dağın içinde diyebileceğim ve İos’un en güzel balkon manzarasına sahip bir yerde kaldım. Tüm detayıyla kendi ilgilenen ve çok el emeği göz nuru bir yerdi Pavezzo. Sahibi Angela ise dünya tatlısı bir kadın.

Butik otelini ticari kaygı gütmeden işletiyor. Özellikle otel sitelerinin olduğu yerlere ilan vermiyor ki saçma sapan insanlar gelmesin diye. Önce yüz yüze bir görmek istiyor. Oturmuş ve hayal tadında bir yer çünkü. Oturttuğu düzeni bozulsun istemiyor. Düzenini böyle kurmuş ve oldukça konforlu, tertemiz. Düzenli müşterileri var, her yıl gelen ve aynı odayı özellikle isteyen.

Odamı anlatmamak olmaz. Oda tam dağ evinin bir odası gibiydi, özellikle mutfağım. Çok şirindi. Odanın kapısı balkona açılıyordu. Dolayısıyla tüm Yunanistan’a ve gökyüzüne. Gece orada yıldızları izlemek ve Bach dinlerken kayan yıldızların peşine umutlarımı bağlayıp adını dilek koymam da müthişti. Bu arada burada kalmanın geceliği 60-70 dolar arasında değişiyor.

Adanın merkezi, deniz kıyısında değil adanın tepesinde. Esnaf müthiş. Herkes kendi halinde. Yemek içme noktasında ilgi ve hizmet süper. Fiyatlar da çok cüzi. Restoranlarda hiç yabancılık çekmeyeceksiniz. Hem masadaki lezzetler hem de duvarlardaki çerçeveleri gördükçe. Çünkü birkaç ülkenin parasını astıkları çerçevelerde Türk Liralarını görmek de mümkün. Zaten Türk olduğunuzu söylediğinizde ayrıca sarılıyorlar ve gülümsemeler çok kalpten. Belli oluyor bu.

İlk gün bakir koylara gittik bu arada. Kimseciklerin olmadığı sessiz, sakin. Snorkel ile batıklara baktık. Hava biraz kapalıydı. O yüzden canlılık çok yoktu su altında ya da ben çok fark edemedim. Ancak tüplü dalış yapanlar yine de çok mutlu ve heyecanlı görünüyordu.

Artık hava karardı karnımızda acıkmaya başladı. Temiz hava ve bir yandan gezmenin verdiği yorgunluk burnumuza deniz mahsulleri kokusunu getirmiyor değildi. Yemek, yemek gerekiyordu. Akşam yemeğine gittiğimiz mekan ise anlatılmaz yaşanır bir yerdi. Nedeni şu ya da şunlar; detaylar çok güzeldi. Servis edilen içkilere bağlanan uçan balonlardan, raflardaki 150 çeşit 70-80 yaşındaki fincanlara kadar her yere bakmaktan gözlerimi alamamıştım. Renk renk, çeşit çeşit ve bol anılı. Mekânın enerjisi bana yaşımın aslında 18 olduğunu hatırlattı ve güneşin her gün doğacağını.

Gelen yemekler beni kendime getirdi. Çünkü karides sosunu hiç bu kadar sevmemiştim. Şef muhteşem yapmıştı. Ve o bahsettiğim mantıyı da burada tattım. Tütsülenmiş balıklı yoğurt ise şu saatte bile aradığım bir tat oldu benim için.

İkinci ve adadaki son gün ise dalış yapacaktım. Tüplü dalış. İlk deneyimim olacaktı ve biraz heyecan vardı. Ancak o an geldi çattı ve kendimi hem hocalarımın engin tecrübelerine bıraktım ve çok güzel bir deneyim yaşadım. Çünkü dünyanın her yerinde olmak güzel. Havada, karada ve su altında.

Sonrasında adadan ayrılış vaktimiz gelmişti ve restoranda tanıştığımız Yunanistanlı ancak Avusturalya’da yaşayan Angela ile yine adadan ayrılmadan farklı bir restoranda karşılaştık. Ve orada da artık adalıyımışım gibi hissettim kendimi. Adada insanlarla çabuk iletişimde oluyorsun ve sanki kırk yıldır tanışıyormuşsunuz gibi. Sonrasında aynı gemide de karşılaştık tabi. Ama artık arkadaşlarıyla başka bir adaya geçiyordu ve ona bilekliğimi hediye ettim, nazar boncuklu. Sarıldık ve ayrıldık. Henüz karşılaşmadık ama belli olmaz tabi dünya küçük.

İşte İos Adası’ndan diğer manzaralar:

You may also like...