Fantastic Beasts and Where to Find Them

Share

Uzun zamandır reklamı yapılan, hevesle beklediğimiz Fantastik Canavarlar filmi sonunda vizyonda. Ufacık kitaptan esinlenip koca bir seri çıkarmaları da işin artık ironik mi desem, güzel mi desem bilemeyeceğim tarafı.

Öncelikle “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” nedir, onu açıkçayalım:

Gittiniz filme, dediniz ki J.K. Rowling’in başka kitabı daha film oluyor, değil mi? Hayır değil. Fantastik Canavarlar olarak adını kısaltacağım bu filmin, aslında kitabıyla hiçbir alakası yok. Yani tamam, abarttım. Elbette alakası var, barındırdığı canavarlar ve Newt Scamander, her ikisinde de ortak.

Orjinal “Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?” kitabı, Hogwarts’taki öğrencilerin aslında ders kitabı. Yazarı da aynı evrende, filmi sayesinde öğrendiğimiz Newton (Newt) Artemis Fido Scamander.

Annesi Hipogrif yetiştiriyor diye sevgili Newt, birçok insanın canavar olarak gördüğü büyülü varlıkları bulma, yetiştirme, kurtarma gibi görevlere gönülden bağlı, aslına bakarsanız koca yürekli bir hayvansever. 11 yaşında Hogwarts’a başlıyor ve Hufflepuff’a seçiliyor. Burada, sosyal yetilerinin zayıf olmasından dolayı pek fazla arkadaşlık kuramasa da, kendisi gibi hayvanları seven, onların varlıklarından zevk alan Leta Lestrange ile arkadaşlık kuruyor, ama anladığımız kadarıyla Leta, hepimizin o nefret ettiği türden bir arkadaş. Hayatımızda en az bir kere başımıza böyle bir arkadaşlık gelmiştir eminim. Siz, çok değer verirsiniz, o da bu değerin farkında olarak sizden durmadan bir şey alır durur. İlginizi alır, sevginizi alır ama asla karşılığını vermez. Birinci filmden anladığımız kadarıyla, Leta işte tam böyle gıcık biri.

Birgün Leta, bir deney yapıyor. Başını belaya sokuyor ve okuldan bir öğrencinin neredeyse ölümüne sebep oluyor. Bizim saf, salak Newt’imiz de, içi kaldırmıyor. Gönlü el veriyor, kızcağız yerine kendisini öne atıyor. Diyor ki “Ben yaptım. Benim suçum.” ve kız yerine okuldan atılıyor. Dumbledore, her zamanki gibi gerçeğin farkına varıyor. Newt’i kurtarmak için elinden geleni yapıyor. İşin Sonunda Newt aklanıyor evet ama cezası kalkmıyor.

Daha sonra Newt, dünyayı gezerek türlü türlü büyülü yaratıkla karşılaşıyor ve bunların bakımına, kurtarılmasına kendisini adarken, sonunda tecrübelerini kitap haline getirerek bu canlıları, özelliklerini anlattığı bir kitap yazıyor. Adına da “Fantastic Beast And Where To Find Them” koyuyor. Daha sonra bu kitap ders kitabı olarak okutuluyor.

Film ise, bu kitaptaki bazı yaratıklar ile alakalı Newt’in başından geçen bir macerayı konu alıyor. Newt, bir sebepten Amerika Birleşik Devletleri’ne gidiyor, ama ortalık karışık. Bir sebepten büyücü dünyası ortaya çıkmak üzere ve Newt’in yaratıkları da hiç yardımcı olmuyor. İşin içine Nomaj, başka bir deyişle Muggle giriyor. Ortalık oldukça karışıyor. İşin sonunda tatlıya bağlanarak Newt gemisine biniyor ve ülkeden ayrılıyor. Yalnız belirteyim, esas kızdan ziyade, kız kardeşin zihin okuması ve nomaj ile aralarındaki muhabbetler gerçekten filme renk katmıştı. Güvercin sahnesinde, kendi ailesinin baykuş beslediğinden bahsetmesi, adamın buna “ne anlatıyor bu?” der gibi bakması vesaire… İnce komiklikler de yok değildi.

Buraya filmin özetini çıkarmaya gelmedim elbet. Eleştirilerim olacak.
Öncelikle gerçekten son Star Wars filminde de gördüğümüz o çocuksu etkiyi bu filmde buram buram görüyoruz. Harry Potter filmlerinde de sınıf atladıkça içinde bulundukları karanlık ve ciddiyet artıyordu. Serinin en çocuksu hikayesi birinci filmdeyken, en ağır, en ciddi hikayesi de yedinci ve sekizinci filmde işleniyordu. Neden? Çünkü hilkaye iyice sonuca ulaşmak üzereyken aynı zamanda hikayenin sıkı takipçileri de bu hikaye ile birlikte büyüyorlardı. İlk kitap çıktığında 10 yaşında olan çocuk, son filmde 20 yaşında falan oluyor. Sen 20 yaşındaki koca insana, 10 yaşındaki çocuk filmini izlettirmeye kalksan biraz garip olur değil mi? Şimdi diyecekseniz, animasyon filmleri de çocuklar için çıkartılıyor ama yetişkinler daha çok ilgi gösteriyor diye. O başka bir konu. Başka bir başlığın altında onu da inceleriz bir gün.

Kısacası bu filmde gördüğüm şey de buydu. Tamamen masalsılaştırılmış bir hikaye söz konusuydu. Bütçe de sanki düşük tutulmuştu. Tüm o hayvanların, animasyon oldukları o kadar belliydi ki… Game Of Thrones dersin, bir ejderha yaparlar, gerçek mi değil mi anlayamazsın. Bunda, Newt, hayvanın kafasını mı okşuyordu, havayı mı okşuyordu belli değil. Zamanlamayı tutturamamışlar. Adamın irkildiği an ile, hayvanın kafasıyla dürttüğü an arasında farklılık falan vardı. İzlediğiniz zaman, hayvanlarla olan etkileşimlere dikkat edin. Eminim fark edeceksiniz.

Yani o kadar basit hatalar vardı ki, filmi olduğundan daha beter noktaya sürüklemiş. Filmin fazla çocuksu kaçtığını da nasıl ifade etsem bilemiyorum. Belki ciddi konuşmaların azlığı, belki karakterlerin derinlikten ziyade renkli kişilik olmalarına önem verilmesi, tombul bir İngiliz’in hiçbir şeyden haberdar olmamasının ona getirdiği “ay kıyamam buna” hafası vesaire. İlkokuldaki kuzenimi alıp gitsem, o da ben de oturup izlerdik. O daha çok eğlenirdi belki. Kuşlar böcekler vardı sonuçta, lakin belirli bir yaşı geçmiş olan geri kalan esas Harry Potter dünyasına hakim olan kesim, bu konuda hayal kırıklığına uğramış oldu.

Ayrıca belirtmeliyim ki Eddie Redmayne hayranıyımdır. Yüzünü, ses tonunu, bakışlarını, aksanını gerçekten çok beğenirim. The Danish Girl’de mesela, mükemmel bir oyunculuk sergilemişti. Ben ona baktığımda gerçekten bir kadın görüyordum. Bu yeterince büyük bir başarıdır bana göre. Newt Scamander karakterini ortaya koyuşuna da bayıldım. Harika bir karakter, harika bir insan yaratmış. Gerçekten üstüne ne desem boş.

Senaryonun basitliği ki senaryo tamamen Rowling’e ait bunu da belirteyim, hikayenin çocuklara hitap eder gibi anlatılması ki her zaman işe yaramaz, görsel sunumun düşük olması sebebiyle film eksi puanları topladı, ama henüz umudumuzu kaybetmek için çok erken. Unutmamak lazım ki bu serinin ilerleyen zamanlarında, Dumbledore ve Grindelwald’ın hikayesi anlatılacak. Son anda Johnny Depp’in ortaya çıkması ise, fevlakaladenin de fevkindeydi. Bilmiyorum. Siz ne düşündünüz? Yorumlarınızla bana geri dönüş yapmayı unutmayın.

Belki ileriki zamanlarda filmdeki hayvanlarla alakalı da yazı yazarım. Onun için biraz daha hazırlık şart. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki yazımda görüşünceye dek, sevgiyle kalın.

Deniz Başeğmez

You may also like...