Bir şeriat ülkesinde kadın olmak nasıl bir şeydir? Anlatalım…
1992 yılında, kökten dincilerin iktidara geldiği Afganistan‘da bugün bir kadın ortalama 6.6 çocuk doğuruyor. Çünkü kadınların yalnızca yüzde 2’si doğum kontrolü uygulayabiliyor. Afganistan’da kadınların ortalama ömrü 44 yıl.
Kız çocuklarının yüzde 57’si 16’sından önce evlendiriliyor ve tecavüz yasalarda açık bir şekilde suç olarak geçmiyor. Eşini kaybeden kadınlar, eşlerinin akrabalarıyla evlendiriliyor. Kadınlar, eşleri yanlarında olmadan sokağa çıktığı için öldürülebiliyor. Okula giden kız lisesi öğrencilerinin yüzüne asit atarak saldıranlar oluyor. Kadınların yüzde 90’ı okuma yazma bilmiyor. Kadınların ne mülkiyet ne de miras hakkı var. Birçok erkeğin, ergenlikten önce birden fazla eşi oluyor ve her üç kadından biri fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalıyor.
Şimdi kafanızda bu tablo varken, sizi 1940’ların, 50’lerin, 60’ların Afganistan’ına götürelim. Bu fotoğraflar yalnızca Afgan kadınlarının değil, bir ülkenin kaderinin bu kadar kısa zamanda nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.
1960’lı ve 70’li yıllarda Kabil’de büyüyen ve fotoğraflardan bazılarının da sahibi olan Mohammad Qayoumi, eski Afganistan’ı şöyle anlatıyor.
“5o yıl önce, Afgan kadınları tıp alanında kariyer peşinde koşarlardı. Kadınlar ve erkekler Kabil’deki sinema salonlarında ve üniversite kampüslerinde bir aradalardı. Banliyödeki fabrikalar tekstil ürünleri ve diğer malların seri üretimini yapardı. Bir yasa ve düzen geleneği vardı ve devlet dışarıdan yardım almadan yollar ve hidroelektrik santralleri yapmak gibi büyük ulusal projeler üstlenme gücüne sahipti. Sıradan insanların, eğitimin onlara fırsatlar yaratabileceğine dair umutları ve inançları vardı. Parlak bir geleceğin onları beklediğini düşünüyorlardı. Bunların hepsi 30 yıllık savaşla yerle bir edildi, ama gerçekti.”
Olmaz denilen şeyler nasıl olur? Hayaller ne kadar kırılgandır? Biz susalım, fotoğraflar konuşsun:
nolm.us