Serinletici Sinema Kulübü: This Beautiful Fantastic

Share

Serinletici Sinema Kulübü olarak her zaman için anlatacak hikayelerimiz, yazacak düşüncelerimiz ve izleyecek filmlerimiz oldu. Hikayelerden ilham aldık; daha doğrusu bu hikayelere inandık. Dünyada iyi insanların kaldığına dair inancımızı hiçbir zaman yitirmedik.

Sinema kulübünde haftanın filmi ‘This Beautiful Fantastic‘, dünyanın iyi bir yer olabileceğine dair, kalbinize umut kırıntıları serpiştirecek.

Hikaye başlasın!
Bella’nınki anlatılmayı bekleyen bir hikayeydi. Yalnızca nereden başlayacağımızı bilemedik. En iyisi en baştan başlamak… Bella Brown ile ilgili hiçbir şey normal değildi. Doğumundan beri yaşaması bile bir mucizeydi. Ailesi tarafından terk edilmiş kimsesiz bir bebekti. Yıllar geçmişti fakat kendini ne birisine ne de bir şeylere ait hissedememişti. Tek hayali çocuk kitapları yazmaktı. Peki ama hayaline nasıl kavuşacaktı?

Planlar, planlar…
Yalnızlıkla iyi anlaşıyordu fakat takıntılarıyla başı beladaydı Bella’nın. Her şey yerli yerinde ve düzenli olmalıydı. Bir şeyin yerinden oynaması, Bella’nın sinir krizi geçirmesine neden olabilirdi. Yemek saatinden tutun da uyku zamanına kadar tüm hayatını planlara sadık kalarak geçiriyordu. Şimdiye kadar hep plana sadık kalmıştı. Şimdiye kadar…

Yaşayarak öğrenmek.
Huysuz komşusuyla girdiği bir münakaşa, Bella’nın kontrollü yaşamına vurulan en büyük darbeydi. Sonrasında yaşayacaklarını hesaba katsaydı, muhtemelen bir köşeye siner ve kütüphane kurallarını harfiyen uygulardı. Ama nasıl derler, bazen en iyisi yaşayarak öğrenmekti. Madem ki Bella yaşlı ve huysuz komşusuna bir ders vermek istiyordu, öncesinde kendisinin de öğrenmesi gereken dersler olacaktı.

‘Karışıklık’
Yaşamında yeterince karışıklık yokmuş gibi bir de iş yaşamındaki çalkantılarla uğraşıyordu Bella Brown. Kütüphanenin sessizliğini bozan genç mucit Billy aklını karıştırıyordu. Çıkardığı gürültülerin yanı sıra arkasında bıraktığı dağınıklık ile tam anlamıyla bir ayaklı felaketti. Peki ama Bella neden bu genç adamdan bakışlarını alamıyordu? Onu bu kadar ilginç kılan neydi?

Neredesin huzur?
Bella, huysuz komşusunun aşçısını çalmış olabilirdi. Evet bu savaş demekti ama şimdi yardıma ihtiyacı vardı. Kontratta yazan şartlara uymamıştı, evinden olabilirdi. Huzurunun bozulmaması evin bahçesindeki bakımsızlığı onarmasına bağlıydı. Bitkilerle arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Bir uzmandan yardım almanın tam sırasıydı… O uzman da huysuz komşusu Alfie idi.

Fırtınanın ardından…
Bella’nın bir peyzaj mimarına dönüşmesini beklemiyordu hiçkimse. Fakat bu kadar azimli olacağı da tahmin edilmemişti. Bahçe için attığı her küçük adımı kendi hayatı için de atmaya başlamıştı. Mucit Billy ile aralarındaki bağ kuvvetlenmeye başlamıştı. Tam da Bella’nın hayatında bir şeyler yolunda giderken bir fırtına her şeyi birbirine katmaya yetti. Bella’nın artık bir işi yoktu. Hayatında Billy’ye yer yoktu. Ve artık uğruna büyük çaba harcadığı bahçesi de yoktu. Dibe batmıştı…

Şimdi, inanmalısın.
Ve işte o anda aydınlığın aslında çok yakın olduğunu anladı Bella Brown. Dipte değildi, yalnızca yüzerek suyun üstüne çıkması gerekiyordu. Ne de olsa önemli olan her şey zaman alırdı. Bella’nın da kendini keşfetmesi ve bulması zaman almıştı. Uzun bir yolculuk olmuştu; fakat buna değmişti.

İnanmıştı, cesaret etmişti ve kalbini açmıştı…

Sizlere tavsiyemiz, ezber bozan Bella Brown’dan, eğlenceli mucit Billy’den, huysuz ve tatlı bir ihtiyar olan Alfie’den ve yüreğindeki samimiyeti yemeklerine katan Vernon’dan ilham alın. Alın ki hayatınızı rengaren bir bahçeye dönüştürebilin.

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...