Gilmore Girls dizisine takılıp kalmak!

Share

Gilmore Girls ile belki geç kavuştuk; fakat ayrılmaya hiç mi hiç niyetimiz yok! Dahası bu dizide öyle bir şey var ki, nasıl desek tam anlamıyla ‘takılıp kaldık’…

Günümüz dizileriyle karşılaştıracak olursak ne muhteşem görsel efektler, ne canavarlar ne de entikalarla süslü. Bu dizide olan biten tek şey ‘sıradan’lık. Sıradan yaşamların aslında ne kadar ilgi çekici olabileceğini anlatıyor Gilmore Girls bize.

Öyle çok göz alıcı şeyler vaat etmiyor. Mesela fantastik bir boyutu yok. Çok okunan bir yazarın kitabından uyarlama da değil. Gilmore kızlarının yaşamlarını, yaşadıkları renkli kasabayı ve bir o kadar da renkli dostlarını konu alıyor.

Lorelai Gilmore ve annesi Emily Gilmore’un atışmaları dizinin olmazsa olmazı. Bu sahneleri izleyip de ‘aynı annemle ben’ demeyen çok az kişi vardır muhtemelen.

Annesiyle farklı dünyaların insanı olduğu duygusunu bir türlü üzerinden atamayan Lorelai, genç yaşta annelik duygusunu tatmasıyla yepyeni bir anne-kız ilişkisine adım atıyor. Bu bağı arkadaşlık temeline oturtan Lorelai ve Rory, yer yer rolleri değişseler de muhteşem bir anne-kız profili çiziyorlar. Dürüstlük ve şapşallık esasına dayanan

Özenilecek samimiyette ilişkiler kuruluyor dizide. Aynı bölümleri tekrar tekrar izleme gibi bir merakımız oluşmuştu Friends sayesinde. Gilmore Girls de bu kulvarda yürümeyi başaran, sadeliği, komikliği, yaşanmışlığı ile muhteşem bir dizi.

Bu sebeptendir ki itiraf ediyoruz; uzun zamandır bu diziye takılıp kaldık.

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...