70’lerin dans pistleri aşk kokuyordu

Share

Ailenizden duyduğunuz ‘Bizim zamanımızda’ ile başlayan cümlelerin yıllardır sonu gelmediyse siz de jenerasyon farkından nasibinizi almışsınız demektir. Peki, gerçekten onların döneminde yaşamak ve bilim insanlarının günümüzde bile doğru reçeteyi hazırlayamadığı ilişki sorunlarını deneyimlemek nasıl olurdu?

Geçtiğimiz yıllarda eline sazı alan Y kuşağının ardından şimdi gözler Z kuşağının üzerinde. Herkes milenyumla birlikte hayata gözlerini açan bu bireyler neyi sever, nerede yer içer, kimleri takip eder; onu anlamaya çalışıyor. 23 yaşındaki okurumuz Yeşim L., yaşadığı ilişkiyi şu şekilde anlatıyor: “Son altı ayımı anlamsız metaforlarla kafamı karıştıran birini anlamaya çalışarak geçirdim. ‘Sen Eyfel Kulesisin; ben Galata Kulesi’ gibi cümleler bile duydum. Sanırım anlatmaya çalıştığı şey birbirimize uygun olmadığımızdı. Ona hak vermedim desem yalan olur. Geçtiğimiz günlerde ayrılma kararı aldık ve ben kendimi annemlerin yönlendirmesiyle tanıştığım yaşça büyük biriyle yemek yerken buldum.”

Yeşim’in yaşadıkları bizi günümüzdeki ve bundan önceki dönemdeki ilişkileri ve farklı tanışma yöntemlerini karşılaştırmamıza neden oldu. Şimdi gelin, 1940’lar, 70’ler, 80’ler ve 90’lardaki yöntemleri günümüze uyarlayarak erkeklerle tanışan kadınlar neler yaşamış; birlikte bakalım.

1940’LARDA ANNE TAVSİYELERİ POPÜLERDİ
Bu dönemde ilişkiler genellikle ailelerin yönlendirmesi üzerinden ilerliyordu. 30 yaşındaki Pelin, annesinin tavsiyesi üzerine tanıştığı Onur’la yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor: “Üst üste yaşanan onlarca başarısız ilişki denemesi sonrasında annemin tanışmam için ısrar ettiği Onur’la buluştum. Yemek yiyeceğimiz restorana yaklaşırken randevuya çıktığım kişinin yalnızca adını ve annemle aynı iş yerinde çalıştığını bildiğimi fark ettim. İçeride oturmuş beni bekliyordu. Camın önünde kısa süre durdum ve ilk bakışta hiç de fena bir tip olmadığını düşündüm. Yemeğin ardından bara geçtik. Tüm bu süre boyunca keyfimin yerinde olup olmadığını dikkatle izlediğini fark ettim. Bir ara kendinden ve şu sıralar dünyayı gezmeye başlayan erkek kardeşinden bahsetti. Açıkçası kardeşi hakkında anlattıkları çok daha fazla ilgimi çekiyordu. Onur gerçekten annemin bahsettiği kadar iyi ve nazik biriydi. Ama aramızda en ufak kıvılcım yoktu. 21:30 gibi beni eve bıraktı. Kapıda sarılıp birbirimize teşekkür edip vedalaştık. Bir hafta sonra yeni başlayacağım işte şans dileyen bir mesaj attı. Sanırım ikimiz de bunun son konuşmamız olduğunu biliyorduk.”

1960’LARDA ARKADAŞ REFERANSI DAHA DEĞERLİYDİ
60’lı yıllarda kadınlar genellikle yakın kız arkadaşlarının yönlendirmesiyle tanıştığı erkeklerle ilişki kuruyordu. 25 yaşındaki Emel, İstanbul’a geldiği ilk dönemde tanıştığı yakın arkadaşı Tuğçe’yi aramış ve şu sıralar ona ayarlayabileceği bekar tanıdığının olup olmadığını sormuş: “İkimizin de eğlenceli ve bir nebze çılgın olduğunu belirterek Anıl’la buluşma ayarladı. Buluşacağımız bara yaklaşık 20 dakika erken gittim. Karşıma 60’lı yıllardan kalma bir centilmenin çıkacağını umarak üzerimdeki ceketi çıkarması için Anıl’ın gelmesini bekledim. Ama aradan geçen 15 dakika sonrasında kendisi hâlâ ortalıkta yoktu. Nihayet gelebildiğinde gördüklerimden etkilenmedim desem yalan olur.

30’lu yaşlarında, uzun boylu, ne zaman, ne yapması gerektiğini bilen biriydi ve yaşıtlarımdan farklı duruşu vardı. Kontrolü eline alıp mönüye bile bakmadan içeceğimiz kokteylleri sipariş etti. İlk buluşma için her şey iyi gidiyordu ve ben kendimi zaman tüneliyle bundan 50 yıl öncesine gitmiş gibi hissediyordum. Ta ki üçüncü yudumla birlikte eski ilişkilerden bahsetmeye başlayana kadar… Açıkçası ayrıldığı nişanlısıyla yaşadıklarını dinlemek için üçüncü kokteyli bitirmemi beklemesini tercih ederdim. Bu konuşmanın ardından hayatının aşkını aradığını söyledi. Herkesin bir şekilde kendini saklamaya çalıştığı dönemde onun kendini açması hoşuma gitmişti. Tuğçe, birbirimize uygun olduğumuzu düşünmekte haklıydı. Pek çok açıdan benziyorduk ama bana benzeyen biriyle ilişki yaşamak istemiyordum. Gecenin sonunda vedalaşırken değerini bilecek bir kadınla karşılaşmasını umdum.”

1970’LERDE DANS PİSTLERİ İDEAL TANIŞMA ADRESLERİYDİ
70’lerdeki disko kültürünü göz önünde bulundurursak pek çok çiftin dans pistinde tanıştığını söyleyebiliriz. O yıllardan bugüne baktığımızda dansın hâlâ en etkili tanışma yöntemi olduğu bir gerçek. Tabii hiçbirimiz yanımıza sevdiğimiz birini almadan dans pistinin yolunu tutmuyoruz. Bu nedenle Nilay yakın arkadaşı Cem’le dans edebileceği bir mekana gitmiş. İşte yaşadıkları: “Dans edeceğimiz için bir yandan rahat; biriyle tanışmak istediğim için de bir yandan dikkat çekici şekilde giyindim. Oraya vardığımızda tahmin edersiniz ki herkes telefonuna gömülmüştü. Cem, ‘Birilerinin telefon numarasını almadan buradan gitmiyoruz.

Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok ama kazanacaklarımızı bir düşünsene’ diyerek beni cesaretlendirmeye çalışıyordu. Bir anda kendimi üç kişilik erkek grubuna gülümserken buldum. Tanımadıkları bir kadının kendilerine yaklaşmasının verdiği şokla onlar da ne yapacağını şaşırmışlardı ama sohbetimiz sonrasında içlerinden birine numaramı verdim. Ertesi gün telefonum çaldığında karşımdaki kadın sesini tanımıyordum. ‘Erkek arkadaşımın telefonunda neden numaranız var’ sorusunu duyduğum anda konuşmayı sonlandırdım.”

1980’LERDEN GÜNÜMÜZE İŞ HAYATI SOSYALLEŞME ALANIMIZ OLDU
Günümüzden 30 küsur yıl önceye gittiğimizde de işyerinde tanışan çiftlerin sayısının hayli fazla olduğunu görüyoruz. Bazı açılardan riskli olsa da zamanımızın çoğunu işte geçirdiğimizi düşünürsek bu aslında normal bir durum. Gelin, 32 yaşındaki Beyza’nın ofis arkadaşı Metin’le yaşadıklarına bakalım: “Metin’in bizim ofiste işe başladığı gün gözlerimi ondan alamamıştım. Ofisteki yakın arkadaşım, bu tarz ilişkilerin çok daha kolay ilerlediğini söyledi. İlk adımı attım ve buluşmayı teklif ettim. O gün geldiğinde ortak tanıdıklar ve ortam derken konudan konuya atladık. İlerleyen saatlerde daha çok zaman geçirmek adına bir şeyler yapmayı teklif etmesini bekledim ama beni eve bıraktı ve vedalaşırken yanaklarımdan öptü. Ertesi gün ofiste karşılaştığımızda uzaktan el salladı. Tabii bu hareket bu işin olmadığını anlamam için yeterli oldu.”

Bildiğiniz gibi bundan önceki yıllarla kıyaslandığında günümüz ilişki kodları tamamen değişti. Belki de bize en uygun partner adaylarını sırf sosyal medyadaki profil fotoğrafını veya biyografi kısmında yazan bir cümleyi beğenmediğimiz için eleyebiliyoruz. Eski ilişki trendlerini hayata geçirmek elbette direkt olarak mutluluğu getirmiyor; ancak yaşadıklarını anlatan okurlarımızın hikayelerinde de gördüğünüz gibi yüz yüze kurduğunuz ilişkiler sayesinde hem kendinizi hem de karşınızdaki kişiden beklentilerinizi daha iyi anlama fırsatı bulabilirsiniz. Hoşlandığınız yakışıklıyı sosyal medya mecralarında gözetlemeyi veya köşeyi dönerken hayatınızın aşkıyla çarpışmayı ummayı bırakın ve harekete geçin. Belki de hayatınızın aşkı annenizin uzun süredir buluşmanız için ısrar ettiği kişidir; kim bilir!

Cosmopolitan

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...