Serinletici Sinema Kulübü: Okja

Share

İnsanoğlu ne büyük lütuf kainat için. Kendimizi tüm dünyanın, her bir çiçeğin, bütün hayvan türlerinin, havanın, atmosferin, suyun sahibi zannediyoruz. Çıkarlarımız doğrultusunda hayatlar mahvediyoruz, kalpleri dağlıyoruz.

Artık biraz durup düşünme vaktin geldi, sevgili insanoğlu. Düşün ve kendin dışında birilerine yaşam hakkı tanı. Sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu anlamaya çalış. Her şey için çok geç olmadan…

Serinletici Sinema Kulübü haftanın filmi ‘Okja’ ile küçük bir kızın büyük kahramanlık hikayesini anlatacak sizlere.

Bu bir mucize(!)
Mirando Corporation şirketinin CEO’su Lucy Mirando, insanlığı tehdit eden açlığa çözüm bulmayı hedefliyordu. İz bırakmak, devrim yaratmak hayat amacıydı. Bu nedenle de takındığı ‘sevimli ve göz alıcı’ maskenin bir benzeri projeyi hayata geçirdi: Sevimli Süper Domuz Projesi. Mucizevi bir şekilde keşfedilen bu yeni ve leziz domuz türü, insanlığı kurtaracaktı. Her şey böyle başladı…

Besle, büyüt ve öldür.
Yeni bir cinsi temsil eden domuz türleri, kendi bölgelerinin en iyi ve en saygın çiftçilerine gönderildi. 10 yıl bu sevimli domuzlara bakacaklar, besleyecekler ve kesilmeye uygun hale getireceklerdi. Yani sonunda layıkıyla ölebilsinler diye iyi beslenmeleri gerekiyordu. Sonuçta önemli olan insan ırkının devamıydı, hayvanların değil. Yazıldı çizildi ve kalem kırıldı.

‘Okja ile Mija’
Okja ve Mija’nın hikayesi işte böyle başlamıştı. Mija 4 yaşındayken arkadaş olmuştu bu sevimli domuzcuk ile. Birlikte büyümüşler, birbirlerinin en iyi arkadaşı olmuşlardı. Okja yalnızca et üretimine katkı sağlamak için gelmemişti bu dünyaya. Duyguları ve hisleri vardı. Küçük arkadaşı Mija uğruna ölmeyi tercih edecek kadar bağlanmıştı ona.

Evden ayrılma vakti…
Hiç anlamadan geçmişti 10 yıl. Şimdi ise bu devasa süper domuzcukların dünyayla tanışma zamanı gelmişti. Yetkililer, Okja’yı alıp Mirando şirketine götürmek için harekete geçmişti. Fakat Mija, Okja’nın ondan koparılışını sineye çekecek biri değildi. Hala küçük bir kız olabilirdi ama Okja onun arkadaşıydı. Gidip onu kurtarmalıydı. Maceraya atılmak için düşünmedi bile. Tek hissettiği üzüntü ve kızgınlıktı.

‘İyi insanlar’
Mija, Okja’yı bulmak ve onu korumak için hayatını riske atmıştı. Bu sırada kader de boş durmamış ve birbirini çok seven bu iki arkadaşı bir arada tutmak için harekete geçmişti. Hayvanları korumak için canları pahasına mücadele eden iyi insanlar çıkmıştı Mija’nın karşısına. Çünkü dünyayı iyi insanlar kurtaracaktı.

Mücadele başladı.
Hayvan hakları için mücadele eden esaslı bir gruptu HÖC. Onlara bayıltıcı iğnelerle saldıran güvenlik güçlerine karşı sadece rengarenk şemsiyeler açmışlar, ayaklarının altına bilyeler fırlatmışlardı. Zarar vermek, incitmek ve öldürmek onlara göre değildi. Bu sadece acımasız insanların yapacağı bir şeydi. Ne yazık ki güç ve para, insanları bu denli acımasız hale getiriyordu.

Düşünme zamanı.
Küçük Mija ve süper domuzu Okja’nın tarif edilemez dostluk hikayesi, içimizi sızlattı. Umuyoruz ki hayvanları birer et yığını olarak düşünmekten günün birinde vazgeçeriz. Onların da atan bir kalbi olduğu ve bizler kadar yaşam hakkının bulunduğu gerçeğini kabul edebiliriz.
Hayvanları zehirlemekten, onlara kötü muamele etmekten, paketleyip market raflarında satmaktan vazgeçtiğimiz an… İşte o gün, dünya yaşanılabilir ve keyif alınabilir bir yer haline gelecek.

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...