Serinletici Sinema Kulübü: De-Lovely

Share

Serinletici Sinema Kulübü’nde bu hafta gerçek hikayeler müziğe ve ritme hayat veriyor. Hayaller, yaşanmışlıklar ve ötesi; notaların huzurunda dile geliyor ve unutulmaz müzisyen Cole Porter’ın hayatından izleri gözler önüne seriyor…
Pazartesi gecesi sinemasında haftanın filmi ‘De-Lovely’, Cole Porter hayranlarına ithaf edildi.

Başlangıç mı?
Cole Porter bu dünyaya üretmek için gelmişti. Aklı ve kalbi ona sürekli notalar fısıldıyordu; o da bu notaları hayata geçirmek için can atıyordu. Hayatı ‘şaşaalı bir gösteri’ye dönüştürmekte üstüne yoktu. Hayatının ne zaman başladığı ve ne zaman sona ereceği önemli değildi. Önemli olan ‘an’ı yaşamaktı. O da müzikal bir şovun içinde yaşıyordu adeta.

Ve bir gün…
Günün birinde aşk kapısını çaldı. Dünyanın en romantik şehirlerinden biri olan Paris’te gönlünü güzeller güzeli Linda’ya kaptırdı. Karşılıklıydı aşkları. Büyük bir aşktı. Linda bu büyük aşkın karşısına ne aklının, ne mantığının dur demesine izin vermedi; Cole’un eşcinsel olduğunu bilerek onunla evlenmeyi kabul etti.

Hep bir umut değil miydi?
Linda ile Cole’un evlilikleri ‘ilk aşk’ tadında sürerken, Cole Porter’ın besteleri tüm dünyada yankılanıyordu. Bu eşsiz melodiler, ona çok daha büyük bir dünyanın kapılarını aralıyordu. Cole Porter için Hollywood zamanı gelip çatmıştı. Büyük ve riskli bir karardı. Ve hayat aldığınız risklerin toplamıydı. İşte tam böyle düşündü Porter; ve yanına tüm yeteneğini de alıp Hollywood’a transfer oldu.

Zaaf.
Cole Porter, müthiş yeteneği, sahne şovlarındaki üstün performansı ve güzel eşi Linda ile olan evliliğiyle muhteşem bir hayata sahipti. Her zamanki gibi bu noktada zayıf noktalar devreye girdi. Yaşadığı hayata isyan etmiyordu; fakat bir zaafı vardı. Kendi cinsine olan düşkünlüğü ve tutkularının girdabında boğuluyordu. Öyle ki kariyeri ve karısı ikinci planda kalıyordu.

Uçurumlar…
Cole’un gizli ‘zaaf’ları, Linda ile evliliklerinde büyük bir uçuruma sebep olmuştu. Linda gibi bir kadın, asilliği sebebiyle pek çok şeyi sineye çekebilirdi. Olmamış gibi davranabilirdi; fakat ortada somut gerçekler olunca, aşık bir kadının bile görmezden gelemeyeceği şeyler vardı. Bir kadın ve bir eş olarak gururu incinmişti. İlk defa vazgeçme fikri, sinsice yüreğine yerleşiverdi.

Fazlasıyla karmaşık.
Cole Porter’ın yaşamı, fazlasıyla karmaşıktı. Karısına olan sevgisi ve sadakatinden pek çok kez ödün verdi. Evet karısını seviyordu; fakat aynı zamanda da eşcinseldi. İçindeki tutkuyu bir türlü dizginleyemedi. Hata yaptı hem de fazlasıyla. Konu gönül ilişkileri olunca toy bir delikanlıydı. Konu müzik olunca ise yaşlı bir bilgeydi. İyi bir müzisyen olabilirdi; fakat bu onun hayatının her rolünde en iyi olacağı anlamına gelmiyordu. Bocaladığı ve çuvalladığı an çok fazlaydı; ama yanında hep güvendiği bir omuz vardı: Linda.

Geleceğe dair…
Ne yaşamış olursa olsun, Cole Porter’ın tek ve gerçek bir aşkı vardı. Linda, ona cesaret, sadakat ve sevgisini vermişti. Karşılığında ise umut istemişti. Geleceğe dair umut… Zaman zaman Linda’nın dileği gerçek olsa da, istediği gibi bir hayata tam anlamıyla kavuşamadı. Eğer bu Cole Porter’ın bir müzikali olsaydı; muhakkak Linda ve Cole için mutlu bir son yazardı.

Yine de kimse aşka tutulmadıklarını söyleyemezdi. Cole Porter’ın en meşhur şarkı sözlerinden biri belki de Linda ile olan ilişkileri için yazılmıştı: ‘Let’s do it, let’s fall in love’

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...