Bu mesele biraz karışık…

Share

Geçtiğimiz hafta gişelerde Türk Sineması’nın gövde gösterisine şahit olduk. Bu tabloyu her zaman görmek nasip olmuyor haliyle göğsümüz kabardı, gurur duyduk. Patlamış mısırları kaptık, sinema salonundaki yerimizi aldık. Tercihimiz bizim filmlerden biri Karışık Kaset’ten yana oldu. Filmi seçmemin asıl nedeni tamamiyle duygusal. Suçlu: Bilinçaltım! 90’lı yıllarda çocuk olmak pek keyifliydi, bu sebeptendir ki o yıllara özgü bir şeyleri anımsamak hoş olur diye düşündüm.

Film, kitaptan beyaz perdeye uyarlandı. Yazar Uygar Şirin’in imzasını taşıyan Karışık Kaset, okumak isteyip de fırsat bulamadığım kitaplardan. Kitabını okuyamadan filmi izleyeceğim için içimde hayıflanan sesi nihayet susturdum ve tam o anda ışıklar kapandı. Nilüfer’in unutulmaz şarkısı Dünya Dönüyor sinema salonunu doldurdu. Bu harika şarkıya tam bir sanat yönetmenliği dehası görüntüler de eklenince geçmişe yolculuk için her şey tamamlanmış oldu.

Sinemanın büyüsü dedikleri olay böyle bir şey işte, sizi sarıp sarmalayıveriyor o koskocaman perde. Hayatınız bir anda o perde oluyor. Gözlerimin önünde nostaljik görüntüler birbiri ardına geçip giderken ben de o perdenin içine girdim bir anda kasetlerin arasına karıştım. Filmlerin giriş kısmına çok önem veririm. İlk anda o filmi sevmem adeta bir mecburiyet. Karışık Kaset’te de öyle oldu. Bir anda vuruldum filme.

Ama neyse ki gözlerim o kadar da kör olmamış. Çünkü ilerleyen dakikalarda filmle arama mesafeler girmeye başladı. Hikâye beni pek sarmadı. 90’lı yıllara bir selam niteliğinde olduğunu düşünmüştüm ama gel gör ki, eski zamanlara çok az tanık olduk filmde. ‘Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık’ diye mecazi bir laf vardır. İşte ben bu lafı mecaz değil gerçek anlamıyla kullanıyorum. Zaman nasıl geçti anlamadım gitti. Koskoca 10 yıl geçiyor ve seyirci bunun farkına varmıyor. Çekim hataları mıdır, kurgu tekniğinin zayıflığı mıdır bilemem ama o sinemanın büyüsünü pek hissedemedik.

Oysaki bir filmde zamanın nasıl geçtiğini, nasıl büyülü bir şekilde aktığını anlatan çok güzel sahneler vardır. Mesela Julia Roberts ve Hugh Grant’in başrollerini paylaştığı Nothing Hill filminin 4 mevsim geçiş sahnesi bir efsanedir. İzleyiciye akıllıca bir teknikle ‘zaman geçti gidiyor’ vurgusu yapılıyor. İnsan ister istemez bir kıyaslama yapmıyor değil.

Müzikleri konusunda kitap bir artı kazanıyor. Kendi müzikleri olan kitapları severim. Gerçeklik duygusu verirler. Kitapta da birçok güzel şarkı yer alıyor. Hani nerede o güzelim şarkılar diye isyan edesi geliyor insanın filmi izlerken. İzlediğimiz öykü şarkılar üzerine kurulmuş olsaydı bence çok daha başarılı bir yapım ortaya çıkabilirdi. 3. sınıf bir romantik komedi olmak yakışmamış Karışık Kaset’e.

Hele hele başrol karakterlerini popüler oyunculardan seçmeleri bence en büyük yanlış olmuş. Sarp Apak duygusal bir rolün altından kalkamamış, üstüne eğreti durmuş; Özge Özpirinççi rolünün hakkını verememiş, film seyircisi de çok sıkılmış. Bu masal da burada bitmiş. Hatta bitmemiş de yarım kalmış. Sizin anlayacağınız bu mesele biraz karışık…

Neval Kurtulmuş

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...