by Sinemanın Çılgın Çocuğu Quentin Tarantino, geçtiğimiz günlerde 52. yaşına merhaba dedi. Yeni bir yaş, yeni filmleri çağrıştırdı. Aynı zamanda tavan arasında unutulmuş tozlu Tarantino koleksiyonu da bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçmeye başladı.
Bir deha ömründe 52 yılı geride bıraktıysa mutlaka hatırlanması gereken anlar vardır. Tarantino eski anılarını hatırlarken, biz de eski filmlerine göz atıyoruz. Karşınızda, Tarantino’nun bir yıldız haline gelen ve mutlaka izlenmesi gereken 5 filmi:
5- Natural Born Killers
Filmin senaryosu Tarantino’ya ait. Nedense senaryoyla sınırlı kalmış filme katkısı; ama belli ki sonradan pişman olmuş ve bir röportajında filmi kendisinin daha iyi yöneteceği eleştirisinde bulunmuş. Filmi yönetmese de nihayetinde bir Tarantino filmi kategorisine dahil bence. Çok fazla şiddet sahnesi içermesi, ara sıra izleyeni rahatsız edici boyutlara ulaşabiliyor. Katil Doğanlar, Mickey ve Mallory adındaki iki katilin hikâyesini anlatıyor. Film aynı zamanda medyanın hayatımızda nasıl bir yeri olduğu konusunu irdeliyor. İki katili kahraman olarak lanse eden medya, insanların acımasızca öldürülüşünü bir talk show edasıyla yansıtmayı da ihmal etmiyor.
4- Kill Bill
Profesyonel bir katil olan The Bride (Gelin), tam da kod adına yakışır bir ‘gelin’ olma yolundadır. Kilisede rahibin karşısında ‘evet’ diyeceği sırada bir grup katilin saldırısına uğrar. Pirinç taneleri, mutluluk gözyaşı ve beyaz tüllerle süslü olması gereken seremoni kan kırmızısına dönüşüverir. Düğün konsepti: Cinayet. Bu akıl almaz suikast sonrası 5 yıl boyunca hayata tutunan Bride, sonunda komadan çıkmayı başarır ve intikam almak için kolları sıvar. Eski patronu Bill’i yok etmek artık hayat amacıdır. ‘Öldürmeyen acı güçlendirir’ sözü, ‘Öldürmeyen acı öldürtür’ versiyonuyla karşımızda.
3- Sin City
Tarantino, filmde her ne kadar konuk yönetmen olarak yer alsa da etkisi hissediliyor. Sanki bir nakış gibi inceden inceye işliyor kendisini sahnelerin içine. Hayali bir şehirde yaşanan olaylar tam da Tarantino’nun harcı gibi geliyor kulağa. Ve çok tanıdık bir duygu var siyah-beyaz-kırmızı renklerin arasında: İntikam! Kahramanımız Marv, güzel Goldie’nin intikamını almak için ant içer. Dedektif Dwight ise peşini bırakmayan belalardan yakasını kurtarmaya çalışır ama nafile… Başarılı oyuncuların gövde gösterisine sahne olacağınız Günahlar Şehri en yaratıcı yapımlardan biri.
2- Inglorious Basterds
Filmin adını her duyduğumda zihnimde canlanan Shosanna rolündeki Melanie Laurent görüntüsü oluyor. Geçmişin intikamını almaya çalışan Shosanna gözlerimizin önünde ürkek bir kız çocuğundan kırmızılar içinde cesur bir savaşçıya dönüşüveriyor. Adım adım tehlikeye yürüyen Shosanna, kaderini başkalarının eline bırakmaktansa kendisi çiziyor. Nazi Almanyası’nın yaptığı Yahudi kıyımlarını katıksız bir dürüstlükle anlatan Inglorious Basterds (Soysuzlar Çetesi) Nazilere karşı buram buram misilleme kokuyor. Sizin de burnunuza intikam kokusu geldi mi?
1- Pulp Fiction
Tarantino’nun baştacı, Travolta’nın ise muhteşem dönüşünü simgeleyen, tarihe adını altın harflerle yazdırmayı başarmış nadir yapımlardan bir tanesi. Birbirinden ilginç insanları bir araya getiren Pulp Fiction için enteresan olaylar serüveni de diyebiliriz. Garip bir şekilde siz de bu olaylar dizisinin içine giriyorsunuz anlamadan. Filmin başarısından Travolta da nasipleniyor ve silkelenip kendine geliyor. Pulp Fiction soundtrack albümüyle de dillere destan oluyor. Dinlemeyen ve filmi izlemeyen pişman olur mu? -Bence olur.
Sinemada bir kural vardır: Eğer bir sahnede silah varsa o silah mutlaka patlamalıdır. Bu kuralı birazcık değiştirip ‘Bir filmde Tarantino varsa silahlar mutlaka patlar’ haline getirsek sanırım kimsenin itirazı olmaz.
İyi ki doğdun Quentin Tarantino, daha nice filmlere!
