by Bir yıl sonra bugün Bridget Jones geri dönüyor; hem de bebeğiyle! Şu anda şaşkınlık, sevinç ve heyecan içindeyiz. Sonuçta bahsettiğimiz kişi romantik komedilerin en gerçek (ve biraz da şapşal) karakteri Bridget Jones.
Evvel zaman içinde Bridget adında bir kadın yaşardı. Bridget 30’larını geçmişti. Ne evliydi ne de kariyeri istediği gibiydi. Başarıya odaklı insanların çiğ çiğ yiyebileceği, gerçek hayatta sıkça rastladığımız biriydi. Aşk acısı çekerken ne bulursa yemekle meşguldü. Kilo alıyordu. Evde saten pijamalarla gezinmek yerine eşofmanlarını geçirip yorganın altına saklanıyordu. Bridget Jones bizden biriydi.
Kadınların mükemmel olmadığı ve olamayacağı gerçeğini gün yüzüne çıkarıyordu. İzleyiciye, “Hey buraya bakın! Biz kadınız, ama aynı zamanda aşık oluyor, hayal kırıklığına uğruyor, sabahlara kadar ağlıyor ve şişmanlıyoruz” diyordu.
Tatlı gülücükler saçan başrol kahramanlarına inat Bridget hüngür hüngür ağladı. Yanlış kararlar verdi. İyi çocuğu mu yoksa kötü çocuğu mu seçeceğini bilemedi. Hata yaptı, hem de fazlasıyla. Ama hata yapmadan nasıl öğrenecekti ki?
İlk filmde aşkı bulan Bridget, ikinci filmde aşkı bulduktan sonra neler olduğunu anlatmıştı. Şimdi ise evliliğin ve bir bebeğin hayatımıza neler kattığını ve muhtemelen neler aldığını en gerçek haliyle anlatacak. Daha doğrusu yazacak…
