Önce güneşli sonra yağmurlu bir pazartesiydi. Bu yağmur-güneş ikilisi sürekli birbirini takip etti. Biz de onlara uyalım dedik ve pazartesiyi gökkuşağı güzelliğinde bir filmle noktalamak istedik. Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi Field of Dreams, bizleri fantastik bir hikayenin içine sürüklüyor. Ve tabii bir de 60’lı yılların kahramanlarına, gösterişli bir selam çakıyor!
Düşünün, yıllar geçmiş, yaş almış başını gitmiş; evli ve çocuklu, sıradan bir çiftçisiniz. Tek derdiniz ipotek borcunuz ve mısır tarlaları…
Karısı Annie ve kızı Karin ile güzel ve sıradan bir hayatı vardı Ray Kinsella’nın. Taa ki şu gizemli sesi duyana kadar:
“Eğer kurarsan, o gelecek.”
Ray önce delirdiğini düşündü. Ama aynı şeyi birkaç kez duyup bir de üstüne bir beyzbol sahası imgesi görünce işler olduğundan garip bir hal almaya başladı. Ray, kalbinin sesini dinledi ve mısır ekinlerini sökerek yerine bir beyzbol sahası inşa etti. Başkaları Ray’in delirdiğini düşünürken karısı Annie bir numaralı destekçisiydi.
Ray’in hayallerini inşa etmesine yardım etti.
“Sihre inandın ve oldu!”
Saha tamamlandı. Aradan günler, aylar geçti; ama kimse gelmedi. Ray artık umutsuzluğa kapılmıştı ki, kızı Karin sahada biri olduğunu söyledi. Sahadaki kişi, meşhur Ayakkabısız Joe (Shoeless Joe Jackson) idi. Filmde Ayakkabısız Joe hakkında anlatılan hikaye ne yazık ki doğru. Joe Jackson, bir bahis skandalına karışmış ve ömür boyu beyzboldan men edilmiş efsanevi bir oyuncu.
Ve ölümünden yıllar sonra Iowa’da bir beyzbol sahasında tekrar hayata(!) döndü. Ya da belki de uzun yıllar sonra ilk defa yaşadığını hissetti.
“Sen hayalet misin? -Sen ne düşünüyorsun?
Bana gerçek gibi göründün. -O zaman öyledir.”
Ayakkabısız Joe’nun ardından pek çok beyzbol oyuncusu sahayı arşınlamaya başladı. Oyuncular yetmedi, rakip takımlar geldi. Saha neredeyse hiç boş kalmadı.
Bu sırada gizemli ses Ray’e yeni sözcükler fısıldadı. Ray’in yeni amacı 60’lı yılların meşhur yazarlarından Terence Mann’i bulmaktı. Bu zorlu yolculukta kalbindeki güç ve karısının müthiş desteği Ray’i yalnız bırakmadı.
Yazar Terence Mann’i bulan Ray, yine zor bir sınavdan geçecekti. Eski zamanları geride bırakmış biri olan yazar Terence, Ray’i hiç de hoş karşılamadı. Fakat Ray’in ona anlatacağı bir hikaye vardı:
“Bu, uzun bir hikaye. Ama gerçekten iyi bir hikaye.”
Böylelikle Ray’in macerasına Terry (Terence Mann) de katıldı. Kara delik ya da zamanda yolculuk… Ne derseniz deyin, bu filmi izlerken zamanın bizlere nasıl oyun oynadığına tanık olduk.
“Bizim için önemli olan olayların farkına varamıyoruz yaşarken…”
Pişmanlıklarımızı ve keşkelerimizi yanımıza alıp nostaljik zamanların peşine düşeceğiz. Adım adım gerçeklere ilerlerken kendimizle yüzleşeceğiz. Aslında aradığımız şeyin ‘kendimiz’ olduğunu anlamamız uzun sürmeyecek.
“Cennet var mı? -Evet, orası düşlerin gerçekleştiği yer.”
Bize bir zamanlar her şeyin iyi olduğunu ve yeniden öyle olabileceğini anımsatan bir film ile pazartesiyi kucaklıyoruz. Kendi cennetinizi bulmanız ve tüm düşlerinizin gerçekleşmesi umuduyla…
Serinletici Sinema Kulübü’nden hepinize keyifli seyirler!
Bir yere ayrılmayın. Sırada fragman var:
Yayınlandığı gibi izlemeye başladım ve birazcık arayla şimdi bitirdim.
İnsanın çevresinde ne olursa olsun kendine inanan insanlar olmasının önemini gördüm ben bu filmde.
Ve Neval’in de dediği gibi gerçek karakterleri filmin fantastik kurgusuna katarak acaba böyle biri gerçekten var mı sorularını bize sordurtmasına bayıldım. Harika bir inceleme olmuş. Filmi de zevkle izledim.
Beğenmene sevindim Sema. Gerçekten çok güzel bir film. Düşlerini gerçekleştirmek isteyenlere ilham kaynağı olur belki de:)
İzlemeye fazlasıyla değer bir film olduğu ortada. incelemeniz için teşekkürler 🙂
Rica ederiz, sinema kulübü olarak film incelemelerini oldukça önemsiyoruz:)
Yolculukları akla getiren bir film.. Ray’in kendi içerisinde yaşadığı yolculuktan tutun da gerçek anlamda yolculukları insanın önüne çıkartıyor. Yolun nereye çıkacağı bilinmediği gibi üstüne yaşattığı fantastik etkiye rağmen bazen iç sesini takip etmesi gerektiğini hatırlatıyor insana. Düşlerin gerçekleşmesi umuduyla elbet 🙂
İzleyene, ‘hadi bir maceraya atılsana’ diyor adeta. Yolculukların sonunun nereye çıkacağı bilinmez ne de olsa:) Güzel bir filmdi Field of Dreams, hakkını verebildiysek ne ala.
Beğendim.
İnsanın hayatında yaptıklarına değil yapamadıklarına fantastik bir kapı aralanmış adeta Field of Dreams’te. Size hiçbir söz vermeden yaptırtılan eylemler beklenti yaratmak zorunda değil. Yapmış olmak, yapmak için en iyi sebeptir bazen ve konunun içi sonradan yavaş yavaş dolmaya başlar.
Çok güzel olmuş Nevalcim. Bizimle böyle filmleri buluşturduğun için teşekkür ediyoruz 🙂
Rica ederim Nilcim ne demek:) Ben de teşekkür ediyorum sinema kulübüne karşı bu güzel ilgi için. Güzel bir kulüp olduk gerçekten:)
Tam bir keşif. Bu hafta ciddi ciddi görüyorum 🙂
Cnbc-e döneminde tamamen tesadüfi olarak keşfettiğimi son derece keyifli bir filmdir. Tavsiye ederim.
Dün akşam ben de seyrettim. Hayran kaldığımı belirtmem gerek. inandıkları karşısında nasıl da her şeye rağmen mücadele edip sonunda beklenene ulaşıyor hayran kaldım. İncelemen ve seçimin için kutluyorum Nevalcim 🙂
Mervecim, beğenmene sevindim. Ben de hayran kaldım izleyince. Geleceğe dair ne güzel umut veriyor izleyenlere. Uyumadan önce kurduğumuz hayaller kadar güzel bir filmdi:)
İnsanın çocukken izlediği filmler tüm hayatı boyunca onunla kalıyor…
The Terminal’e baktığım için önceliği geçen hafta yoğunluktan dolayı ilgilenemediğim Field of Dreams’e vermeyi uygun buldum. Harika görünüyor…
Filmlerin ikisi de birbirinden güzel. Zaten The Terminal’ı izlediğin için rakip olmaktan çıkmış:) İyi seyirler Selim.