Serinletici Sinema Kulübü: Swing Kids

Share

Serinletici Sinema Kulübü‘nde bu haftaki mottomuz: Kasımda ‘dans’ başkadır… Uyuyanlar uyansın, canı sıkılanlar buraya toplansın; Swing Kids  ile 30’lu yılların dans sahnesine adım atıyoruz!

Nazi Almanyası
Swing, 30’lu yıllarda ortaya çıkan bir caz müziğiydi. Gelişigüzel çalınan ritim, kendiliğinden oluşan birkaç dans hareketi ve bol bol eğlence vaat ediyordu. Gelin görün ki Nazi Almanyası’nda bu müzik Yahudi sempatizanlığı altında bir başkaldırı anlamına geliyordu. Naziler ile sadece yönetim değişmemişti, halk da bu değişime zorlanmıştı. İlk yasaklardan biri de Swing müziği idi.

‘Swing Çocukları’
İşin aslı şuydu: Amacı dünyaya hükmetmek olan koskoca bir ordu, birkaç notadan korkmuştu. Swing müziğinin, insanlığın içindeki umudu ve cesareti gelecek kuşaklara taşıyacağından endişelenmişlerdi. O yüzden de çareyi hem müziği hem de dansı yasaklamakta bulmuşlardı.

Umut ışığı…
Peki bu yasak Peter ve arkadaşlarını durdurdu mu? -Hayır. Swing Çocukları’nın hikayesi de tam burada başlıyordu. Nazilerin egemen olduğu bir ülkede, bir avuç genç toplanarak kendileri için dans kulübü kurmuşlardı. Gizlice buluşuyor, Swing müziği eşliğinde özgürce dans ediyorlardı. En karanlık anlarda müzik onların umut ışığı olmuştu…

Göstermelik asker, sadık dansçı!
Müzik onları kötülüklerden uzak tutsa da sistemin kötü niyetli elçileri her an onları ensesinden yakalamak için kol geziyordu. Bu anlardan birinde Peter ve Thomas’ın düşüncesizlikle kalkıştıkları ufak çapta hırsızlık, Peter’ı orduya katılmaya zorlamıştı. Peter’ı yalnız bırakmak istemeyen Thomas da ‘Nazi amblemini’ koluna takmıştı. İki genç, günlerini Hitler Almanyası’nın sadık askerleri, gecelerini ise birer Swing dansçısı olarak geçiriyorlardı.

Belli ki bir yol ayrımına gelinmişti.
Bir süre sonra Peter ve Thomas’a yaşadıkları hayat ağır gelmeye başlamıştı. Gerçekte kime ve neye inanacaklarını sorgulamaya başladıkları anda, aslında o sinsi şüphe kalplerine çoktan yerleşmişti bile. Bugüne kadar omuz omuza yürümüş olan iki arkadaş; kendilerini hastalıklı bir sistemin pençesinde bulmuşlardı. Hayat ‘Heil Hitler’ gibi iki kelimelik bir dünya mıydı yoksa bir kutu külün içindeki alyans mı? Belli ki bir yol ayrımına gelinmişti…

Kardeş mi yoksa düşman mı?
Aradan yıllar geçmesine rağmen bugün hala aynı yol ayrımında bekliyoruz. Dün kardeş dediğimiz insanları bugün düşman ilan ediyoruz. Kendimizi üstün ırk olarak görüyoruz, dünyaya ‘one minutes’ diye rest çekiyoruz; ama daha ne anlama geldiğini bile bilmiyoruz. Batı uzaya yerleşecek; ama Doğu’da halen 8 yaşındaki kız çocukları, çocuk doğuruyor; diri diri toprağa gömülüyor. Görüyorsunuz ya, sistem hala hastalıklı. Yıllar geçse de farklı yollar denense de olmuyor.

Sen aydınlatırsın geceyi. SEN aydınlatırsın geceyi. Sen AYDINLATIRSIN geceyi. Sen aydınlatırsın GECEYİ.
Ama umudumuzu yitirmeyeceğiz. Güzel günlerin peşinden gitmeye devam edeceğiz. En umutsuz anımızda bir şarkı mırıldanacağız ve bir ışık yakacağız. Çünkü karanlığı biz aydınlatacağız. Tıpkı Swing Çocukları’nın özgürlük peşinde koşması gibi, koşmaktan bir an bile vazgeçmeyeceğiz…

Yaşasın Swing, yaşasın müzik, yaşasın özgürlük!

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...