Türk sinema sektörünün animasyon filmlere bakış açısı içler acısı. ‘Eğer animasyon ise çocuk filmidir’ mantığına bir de gişe kaygısı eklenince orijinal dilde film izleyemez oluyoruz. ‘Çocuk filmi’ algısı, Türk izleyicisinin sinemaya olan saygısını yavaş yavaş bitiriyor ne yazık ki. Peki bir çaresi bulunur mu bu durumun dersiniz? Zor!
Yalnızca animasyon filmler için de geçerli değil bu durum. Örneğin Harry Potter serisinin ardından çekilen ‘Fantastic Beasts and Where to Find Them’ filmine çocuk filmi gözüyle bakanlar, seyirciyi aşağılamaktan da geri kalmıyorlar.
Kabul edelim Türkçe çok melodik bir dil. Hatta kimilerine göre, dublaj sanatını hayata geçirebilmek için en ideal dil. Bazı sinema eleştirmenleri (muhtemelen Türk eleştirmenler), Türkçe dublajlı filmleri orijinal hallerinden daha çekici bulsa da biz o kategoriye mensup değiliz ne yazık ki.
Biz o oyuncunun hissettiklerini duymak istiyoruz. Korkusunu, endişesini, heyecanını, kalp atışını, nefes alıp verişini duymalıyız. Mimiklerinin ve sesinin ayrı gezegenlere ait olmasını nasıl kabul edebiliriz ki? Dahası 20 yıldır aynı dublaj sanatçılarının sesini duymaktan bıktığımızı nasıl anlatabiliriz, söyler misiniz?
Son olarak, merak ettiğimiz bir şey daha var: Bir filmi orijinal dilinde izleyebilmek için illa ki 21.45-22.00 seansına gidip uyuklamamız mı gerekiyor?