Öncelikle TDK’nın Güncel Türkçe Sözlüğü’ndeki ‘kadın’ kelimesinin anlamına bakıyoruz:
Fark ettiyseniz kadının ne sözlükte ne de gerçek hayatta değeri yok. Kadın dediğin şahıs hatun olacak dizini kırıp oturacak, mümkünse başını örtecek mutfaktan çıkmayacak, ana olacak en az üç çocuk doğuracak. Çalışmak da neymiş, evde oturup kendini çocuklarına adayacak; yemeyecek yedirecek, içmeyecek içirecek.
Dişi insan ne de olsa, çocuk doğuracak ama erdemli olacak. Hamile hamile ortalıkta dolaşmayacak. Öyle taksiye falan da binmeyecek. Hanımlığını bilecek. Erdemini çanta taşır gibi kolunda gezdirecek.
Gece geç saatlerde eve yürüyerek dönmeyecek, tecavüzü hak eder gibi ortalıkta gezinmeyecek, kırmızı ruj sürmeyecek, metrobüste mini etek giymeyecek. Öyle kafasını kaldırıp karşısındaki kişiye bakmayacak. Fuhuşa davetiye çıkarmayacak.
Göğsüne ‘bayan’ madalyasını takıp hizmetçilik yapacak. Durmadan çamaşır yıkayacak, ütü yapacak, yemek pişirecek.
…
Eminiz bunu çok isterdiniz. Ama ne yazık ki herkesin her istediği olmuyor.
Birincisi şu konuya açıklık getirelim: ‘Hanım’ değil kadınız biz. Bayan, hanım, hatun gibi anlamsız unvanlarla cinsiyetimizi aşağılamaya çalışmayın. Bizi küçültmeye çalıştığınız her an daha da yüceltiyorsunuz, farkında değilsiniz.
İkincisi, boynumuza bir mutfak önlüğü geçirip, susmamızı bekleyemezsiniz. Buna karar verecek olan siz değilsiniz, bizleriz. Gerektiği yerde konuşacak, gerektiği yerde ise sessizliğimizi konuşturacak kadar düşünme yetisine sahibiz!
Kadın olmak, ayıp bir şey değildir. Kadın olmak, ‘sadece kadın’ olmaktır. Bazen fazlasıyla cesur, bazen gerektiğinden daha asil, bazen de özverinin sözlükteki anlamı olabilmektir.
Kadın olmak, kadın olmaktır. İşte bu kadar basit…