Hayat bir sınavdan ibarettir. Sabrımız, sevgimiz, güvenimiz zaman zaman büyük sınavlardan geçer. Gün olur zaaflarımıza yeniliriz. Bıçak kadar keskin bir kıskançlığın ve kabuslara konu olan bir bencilliğin esiri oluveririz. Bazen kazanırız, bazen kaybederiz. Ama kaybetsek bile devam ettiğimiz her an ‘en iyiyi, en doğruyu’ yaptığımızı düşünerek kendimizle gurur duyarız.
İşte böyle bir hikaye paylaşacağız bugün sizlerle. Serinletici Sinema Kulübü bu kez, Legend of the Guardians filmiyle, bilgelikleriyle nam salmış baykuşların dünyasına süzülüyor.
Efsanelere inanır mısınız?
Genç baykuş Soren, babasının anlattığı kahramanlık hikayeleriyle büyümüştü. Başkalarına göre yalnızca birer hikaye olabilirdi; ama Soren’e göre her biri gerçek efsanelerdi. Ve Soren’in en büyük hayali tıpkı dinlediği hikayelere konu olacak tarzda bir macera yaşamaktı.
Hayallerimiz kişiliğimizi oluşturur.
Soren’in hayali bir kahraman olmaktı. Tıpkı bir kahraman gibi dürüst ve cesur olacaktı. Uçmayı öğrenir öğrenmez kendini kanıtlayacaktı. En büyük hayali Ga’hoole Muhafızları’nın ülkesine doğru bir maceraya çıkmaktı. Başkalarına göre muhafızlar yalnızca bir hikayeden ibaretti; fakat Soren hepsinin gerçek olduğunu biliyordu. İnanıyordu ve inanmaya devam edecekti.
Dönüm noktası…
Soren ve kardeşi Kludd bir gece safkan baykuşlar tarafından kaçırılınca hayatları tümden değişti. Bu, onlar için korkunç bir dönüm noktasıydı. Ailelerinden koparılmışlardı ve bu hayatta birbirlerinden başka hiç kimseleri yoktu. Tabii bu Soren’in düşüncesiydi. Kludd’a göre ise ait olduğu yer burasıydı. Sonunda kardeşi Soren’e karşı beslediği kıskançlığı serbest bırakmıştı. Aralarındaki kan bağı, adeta kin bağına dönüşmüştü.
Hikayelere inanmayı seçtiler.
Safkanların içindeki kötülük, Kludd’ın kıskançlık damarlarından içeri girivermişti. Bundan sonra Soren tek başınaydı. Sadece safkanların değil, tüm baykuş halkının barış içinde yaşaması Soren ve arkadaşlarının elindeydi. Bunun için de tek yol hikayeleri izlemekti. Ga’hoole Muhafızlarını bulacaklar ve tüm dünyayı olası savaş tehlikesine karşı uyaracaklardı.
Savaş kaçınılmazdı…
Soren ve cesur arkadaşları muhafızları bulmuştu. Şimdi ise yapılacak tek şey vardı: İyiliğin kazanması için, kötülük yok edilmeliydi. Verecekleri kayıpları düşünmeden, barış için her şeyi riske attılar ve unutulmaz bir savaşla yüzleştiler. Mücadeleleri sırasında ihanetle, sinsilikle ve kötülükle karşı karşıya geldiler. Korkmadılar, ne de olsa bu bir savaştı ve yaşanacaklar kaçınılmazdı.
Her şey sona erdiğinde, her şeye yeniden başladılar.
Eski çağlarda olduğu gibi, o gün de muhafızlar yeminlerini tutmuştu. Ezilenlere güç vermiş, yaraları sarmışlardı. Ve güneş tekrar ışık saçtığında kötülüğü yok ettiklerini anlamışlardı.
İşte o gün, her şey yeni baştan başlamıştı.
Hayat bir hikaye.
Kahramanlık hikayeleriyle büyüyen Soren, bu kez hikayenin kahramanı olmuştu. Cesareti ona doğru yolu göstermişti. Soren’in yüreğindeki iyilik ve fedakarlık, unutulmayacak bir hikayeye dönüşmüştü…
İyi seyirler!
Serinletici Sinema Kulübü puanı:
Fragman:
animasyon açlığımızı giderecek bir filme benziyor 😉
Harika bir animasyon Nilcim. İzlemeni tavsiye ediyorum:)
Baykuşlarda halihazırda muhteşem bir yücelik, üstlük duruşu var. Yapımcılar bunu gözlemleyip farkına vararak bir o kadar güzel bir senaryo ile bize sunmuşlar.
Kardeş çekişmesinden tutun Soren’in o minicik haliyle doğru ve yanlışı ayırt edebilmesine hayran kaldım.
Nevalcim doğal bir yetenek artık senin bunlrı keşfin. Sana da film girl desek yalan olmayacak 😉
ziyafet için teşekkürler.
çocuklar icin gibi duran ama aslında ama aslında olmayan animasyon.