“Kalabalığın içindeki yalnızlık” söz dizisinin 21.yüzyılın klişelerinden biri haline gelmesi, durumun gerçekliğinden bir şey eksiltmiyor. Fakat insan merak ediyor: Hepimiz neredeyse aynı dertlere sahipken birbirimizden nasıl bu kadar uzakta kalabiliyoruz?
Geçim sorunu, ruhsal tatmin, zamanın yetersizliği ve bunlar gibi nice dert hepimiz için ortak değil mi? Bu kadar benzer nitelikli bir kalabalık, neden kendisini yalnız hisseder? Çünkü sağa sola koştururken etrafımıza bakacak vaktimizin olmadığı hissindeyiz.
Çünkü dertlerimizin kendimize has olduğunu ve kimsenin bizi anlayamayacağını düşünecek metropol kibirlerine sahibiz. Bunu yoğun şekilde hisseden yerlerden biri de Japonya.
20.yüzyılın ikinci yarısında hızlı bir ekonomik sıçrama yapan Japonya’da bunun sonucunda yeni bir kelime ortaya çıkmış: Karoshi yani “Aşırı çalışma ölümü”.
Bu hızlı ekonomik büyüme ve bunun doğurduğu sürekli çalışma hali, insanların birbirlerinde kopmalarına ve yalnızlaşmalarına sebep olmuş.
Fotoğrafçı Hiroharu Matsumo‘nun referansı işte bu yalnızlık hissi.
Matsumo, döngüsel sokak mimarisiyle yalnızlığın ritmini birleştiriyor ve siyah-beyaz minimalist fotoğraflar ortaya çıkarıyor.
nolm.us