Minik bir hikaye arayışındayızdır çoğu zaman. Fazla zaman ayırmayı göze almadığımızda anlamsız bir güven duygusu oluşur çünkü insanın hayatında. Belki Haruki Murakami için de bu geçerliydi. 200 sayfanın altında ve sadece bir gecede geçen bir kitap; Karanlıktan Sonra.
Mari için geceyi dışarıda geçirmek bir zorunluluktan çok tercihmiş gibi görünüyor. Bir yandan uzaklaşmaya çalıştığı hayatı tahmin etmeye çalışırken, tam da o hayata dair hatırlayamadığı bir dost çıkıveriyor karşısına. Takahaşi, daha çok ablası Eri’ı sorgulayan bir tavra bürünmüş olsa da, ortamdaki umursamazlık tavırları sayesinde Mari için bu pek de sorun olmuyor. Ne de olsa hayatları boyunca “daha güzel” olan ve adeta bunun karşılığıymış gibi sunulan merak edilme eylemi daha çok Eri için bir anlam ifade ediyor olsa gerek.
Giderken bir iş armağan ediyor Takahaşi. “Aşk oteli”nin birinde yaşanan bir dayak vakası. Japonya’da o an ve o saatte Çince bilmesi Mari için ne işe yarardı ki böyle bir olay yaşanması? Eskort kadının derdini anlatma göreviyle birlikte ilerliyor gece. Bu suçu işleyen kişiyi yakalamaya yönelik başka suçlulara yardım ediyorlar belki de kim bilir? Bir Mari umursamazlığı açısından pek de fark yaratacak farklılıklar değil bunlar.
Ama madalyonun diğer yüzünde ise umursamazlık katsayısı arttıkça gelen uzun zamandır ilgi görememe ruh hali var. Takahaşi buna ne kadar çare olur bilinmez ama ortamdaki tek aday olduğunu anlamak Mari standartları için bile zor değil.
Sonrası mı? Galiba tek geceden fazla umutlu olmamak gerekiyor.
Ya da tamamını tek gecede bitirmek.
Karanlık, gece, belli bir ana tanıklık, bolca gizem ve karşınızda Haruku Murakami..
İyi okumalar!