Orhan Pamuk: Solcular Beni Davet Eder, On Dakikada Unuturlardı

Share

Okuma akşamı için Essen kentine gelen Nobel ödüllü yazar Pamuk’a edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi. Aralarında Literatürk Festival’in de yer aldığı bazı edebiyat gruplarının ortaklaşa düzenlediği ve Orhan Pamuk’un da konuk olduğu okuma akşamında Nobelli yazar, son kitabı olan ‘Kırmızı Saçlı Kadın’dan pasaj okudu ve hikayesini anlattı.

‘SOLCULAR KENDİ KONUŞMAK İSTEDİKLERİ KONULARA GEÇERDİ’

1987 yılında Duisburg’a geldiği kitap okuma günlerini izleyicilerle paylaşan Orhan Pamuk, “Türkiye’den siyasi sürgün olan solcular, kendileri bir araya getirebilmek için, beni yazar olarak davet ederlerdi. Duisburg kütüphanesinden edebiyatçı Tayfun Demir, öncülük yapmıştı. Siyasi sürgün olan solcular, beni davet etmişti, sonra bir araya geldik mi, on dakikada beni unutur, kendi konuşmak istediklerine geçerlerdi. Ben de merakla ve zevkle bu insanları dinlerdim. Kim ne kadar Almanlaştı, kimler daha çok Türk kaldı bunları tartışırlardı. Bunun ölçüsünü de, kimlerin tatil için İtalya’ya gittiğinden filan ortaya koyarlardı. O zamanlar okuma akşamları Almanca yapılmadığı için Almanlar gelmezdi, çok az Türk seven Alman aralarında bulunurdu. Çok yıllar geçti, Almanya daha da zengin oldu. Türkiye’den gelenlerin çocukları, torunları oldu. Bugün de sizlerle burada olduğum için çok mutlu oldum” diye anlattı.

‘ROMANCI, KİŞİNİN KEŞFEDEMEDİĞİ MAHREMİNE GİRİYOR’

Moderatörün diğer meslek dalları ve sinema ile ilgili sorusuna Orhan Pamuk, şöyle yanıt verdi:

“Öncelikle söyleyeyim ben, sinemaya hep yakın oldum. Bir dönem sinemayı da yapmak istedim, ama bu tek başına olabilecek iş değil. Mimarlık da istemiştim, o da böyle. Bunlar çok sayıda insanın birlikte, bir ekip olarak yapması gereken meslek dalları. Örneğin mimarlık tek başına değil, patronlar, ev sahipleri, parayı verenler, büronuzda çalışanlar derken bir çok insanlı bir ekiple çalışmak gerek. Ama romancının gücü, bir kalem bir de kağıt yetti, böyle daha özgürüm. Ayrıca iyi film de, iyi bir resim de, iyi bir metne, iyi bir hikayeye bağlı. Önceden bir metin olmalı. Bazen insanların mahremine, özeline, sinema olarak bir ekiple girilemiyor. Ama romancı, kişilerin kendinin keşfedemediği mahremi, sessiz özelini, ruhunun derinliklerine kadar konuşup, yazabiliyor. Romanlarımdan film yapılmasını hep istedim  ama başarısız olma korkusuyla da, bir türlü istediğim kadar olmadı. Tabii ki sinema hayatımda beni çok mutlu etti. Bütün gün çalışıp akşam kız arkadaşımla sinemaya gitmek güzeldi. Bundan güzel bir gün olabilir mi?”

Sputnik

Sinem Bekler

Çeşitli gazetelerde muhabir olarak çalışan Sinem, yayıncılığın geleceğini online medyada görmesiyle son dönemdeki çalışmalarını bu yöne kaydırmaktan bir an bile kuşku duymadı. İşletme Bölümü mezunu olan Sinem, kültür sanat dünyasıyla da yakından ilgileniyor ve kendini tam bir başak kadını olarak nitelendiriyor.

You may also like...