Yalan hem hasta ediyor hem yalnızlaştırıyor

Share

Her şey yolunda, gayet iyiyim! En sık söylediğimiz yalanların başında bu standart cümle geliyor. Londra Bilim Müzesi (Science Museum of London) tarafından yaptırılan bir araştırmada en sık başvurduğumuz diğer yalanlar şöyle sıralanıyor: Cep telefonum çekmiyordu, trafik tıkalıydı, ne kadar da zayıflamışsın!

Splendid Research adlı araştırma şirketinin Almanya’da yaptığı bir ankete göre de Almanların yüzde 60’ı her gün en az bir kez yalana başvuruyor. Ancak bu sadece elbette Almanlara özgü bir durum değil, küresel bir fenomen. Araştırmacılar, iki kişi arasındaki 10 dakikalık bir sohbette en az bir kez yalan söylendiğini varsayıyor. İşin ilginç tarafı, yalanla ilgili araştırmaların gerçekleri tam olarak yansıtıp yansıtmadığı da meçhul. Zira araştırmacılar, deneklerin yalan konusunda doğru söyleyip söylemediğininin sağlamasını yapamıyor.

Ne ekersen onu biçersin!

Deutsche Welle de Facebook takipçilerine “Neden yalan söylersiniz?” diye sordu. Bir takipçi “Annemi memnun etmek için” derken bir başkası “Arkadaşlarımı sevindirmek ya da cesaretlendirmek için“ cevabını verdi. Ankete katılanların yüzde 49’u bu tür “beyaz yalanlara“ başvurduğunu itiraf etti.

Kassel Üniversitesi sosyal psikologlarından Marc-André Reinhard, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “İnsanlar arasındaki etkileşim, ancak karşınızdakinin özdeğerlerine saygı göstermekle mümkün. Bu nedenle yalansız bir toplum neredeyse imkansız. İmajımıza zarar verebilecek olumsuz söylemlere karşı son derece hassas bir tepki veriyoruz. Gerçekler çoğu kez can yaktığı için de arada bir küçük yalanlara başvuruyoruz.”

Bu nedenle de örneğin bir kadın arkadaşımızın yeni saç modeli berbat görünse bile, onu üzmemek için “Harika olmuş! Gerçekten çok yakışmış“ türünden yalanlar söylüyoruz. O da bunun karlığında bize, kışın birkaç kilo almamıza rağmen “Çok formda görünüyorsun“ diyerek jest yapıyor.

Baş ağrısı ve depresyon tetikleniyor

Öyleyse “Yaşasın yalan!” mı diyeceğiz? Mesele bu kadar da basit değil. Zira madalyonun arka yüzünde, yalan söylemenin pek çok olumsuz etkisi karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de insan sağlığına verdiği zarar. Yalanın boyutlarına göre değişmekle birlikte sürekli olarak bir şeyi olduğundan farklı göstermek, hayli yorucu ve stresli olabilir.

Amerikan Psikoloji Derneği’nin yaptığı bir araştırmaya göre daha az yalan, aynı zamanda daha fazla sağlık anlamına geliyor.

Psikolog Anita Kelly başkanlığındaki araştırmada denekler iki gruba ayrıldı. Birinci grup hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmazken, ikinci gruptan günlük hayattaki beyaz yalanlardan kaçınmaları istendi. Sadece sahte özürler ve kedi koruma refleksiyle söylenen yalanlar değil, aynı zamanda gerçekte olduğundan daha olumlu bir izlenime neden olacak abartılar da masum yalanlar kapsamında değerlendirilip yasaklandı. Sonra her iki grubun da sağlık durumları ayrıntılı olarak incelendi. On hafta sonra yalandan kaçınmaya çalışan gruptaki deneklerin gerginlik ve stres düzeylerinin bariz şekilde azaldığı saptandı.

Sevgi için yalan söylemek

Bir başka Facebook kullanıcısı da “Beni kimsenin sevmemesinden korktuğum için yalan söylüyorum” diyor.

Ancak burada büyük bir tezat ortaya çıkıyor: Bir ilişkide karşı taraftan beklediğimiz en önemli şey dürüstlük! Lakin biz, sevgi uğruna dürüst davranmayarak herşeyden önce kendimizle çelişiyoruz. Araştırmacılar bu yüzden uyarıyor: “Yalan, insanlar arasında güvensizliği ve mesafeyi artırır, ilişkileri öldürür.”

Psikolog Anita Kelly’in önerdiği çözüm formülü çok basit:

“Elbette her doğru, her yerde ve her zaman söylenmez. Ama bazen daha az konuşarak da sorunu çözebiliriz. Zira az konuşan daha az yalan söyler, daha az bahane üretir, daha az abartır ve sonunda daha az sahte özür uydurmak zorunda kalır. Bir diğer yöntem de yalanı kendi kendimize yasaklamamız. Yalan söylemek zorunda kalacağımız eylem ve durumlardan kaçınırsak, daha sonradan bunlarla ilgili yalan söylemek zorunda da kalmayız.”

Julia Vergin, DW Türkçe

Hande Sheref

Daha çocukken ailesiyle birlikte ABD'ye yerleşen Hande, Los Angeles'ın bitmeyen sıcak rüzgarlarıyla her güne daha olgunlaşmış ve bilge olarak uyandığına inanıyor. Bir gün ülkesine dönme hayalinden asla vazgeçmeyen Hande Sheref, hayatın tadını çıkartmaktan geri kalmıyor. Serinletici'de ağırlıkla dünya ve teknoloji çalışmalarında yer alan yazar, hayatın bir resim tablosu olduğuna inananlardan...

You may also like...