Değişim sizin elinizde!

Share

Hayatımızda durmadan tekrar eden sorunları, içinden çıkamadığımız kısır döngüleri bir kenara bırakıp yeni bir sayfa açmak mümkün. Her şey gerçek düşüncelerimizi özgürce söylemekle başlıyor.

“Yeniden bekar olmak mı? Allah korusun!” “İstifa etmek mi? Saçmalama!” Kriz zamanlarında korkumuzu belli eden ifadeler kullanıyoruz. Ama açıkça kendimize sormamız gereken birçok soru var. Her sabah karın ağrılarıyla gittiğimiz işe katlanmak zorunda mıyız? Müdürümüzün aşağılayıcı tutumlarına sabretmeye devam edecek miyiz? Eşimizle ilişkimiz çoktan bittiyse, ailemiz için ya da çocukları düşünerek evliliği sürdürecek miyiz? Bütün ilişkilerimiz hüsranla mı sonuçlanacak? Hayır. Hayatta yapmak istediğimiz şeyleri başkalarına göre belirlemek yerine isteklerimizin peşinden gitmeliyiz.

“Bu konuda psikoterapinin faydasını görebilirsiniz” diyor Psikolog Edmond Marc. Çünkü psikoterapilerin amacı içinde bulunduğunuz durumdan daha iyi bir duruma geçmenizi sağlayan bir değişim yaratmak. Bunun için de sözcüklerin gücünü kullanır.

Sıradan bir gününüzü düşünün. Sabah çocukları okula bırakırken, kahvenizi alırken, ofise gittiğinizde kaç defa genel durumunuzla, özel hayatınızla ya da iş hayatınızla ilgili yalan söylediniz? İster istemez hepimiz günlük hayatımızı idare etmek ve toplumdaki yerimizden ödün vermemek adına bazı yalanlar söylüyoruz.

BAHANELERE SIĞINIYORUZ

Yakın ilişkilerimizde bile bizi biz yapan en derin ve gerçek hislerimizi karşımızdakine nadiren açıyoruz. Neden mi? Bu sorunun cevabını Psikoterapist Pierre Marie şöyle yanıtlıyor: “Çünkü sorunlarla ve bahanelerle yaşamaya çok alıştık.” Eşinizle aranız pek iyi değil ama yine de alışkanlılarınızın ve geçen senelerin hatırına sorunları öteliyorsunuz; işinizde mutsuzsunuz ama “Olsun, bir işim olduğu için şükretmeliyim” diyorsunuz. Bizi huzursuz eden durumlar için bulduğumuz bahaneler saymakla bitmez. Tüm bu bahanelerin farkına varıp, gerçekte ne istediğimizi keşfetmemiz ve değişimle ilgili bakış açımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu da güvenli alanımızdan çıkıp bilinmeze atlama cesareti demek.

DÜŞÜNCELERİNİZİ ÖZGÜRLEŞTİRİN

Kendimizi içimizden geldiği gibi sansürsüz bir şekilde ifade etmek farkında olmadan bizi özgürleştirir. Psikanalist Ali Magoudi “Çalıştığımız alanı ya da sevgililerimizi seçerken aslında özgür değiliz” diyor ve ekliyor: “Kimi zaman kendimize karşı savaşıyoruz. Hayat akıp giderken kaderimize karşı durup onu istediğimiz gibi şekilendirebileceğimizin farkına varıyoruz.” Terapi sırasında, bir anda söylediğimiz sözcüklerin arkasında başka anlamlar yattığını fark ediyoruz. O zaman kendimizle ve başkalarıyla olan ilişkilerimizin bağlamı da değişiyor.

Psikanalist Ali Magoudi de bu durumun nasıl birdenbire geliştiğini bilmediğini söylüyor. “Danışanın her zaman kullandığı bir sözcük bir anda ona başka bir şey çağrıştırıyor. Kendi sözlerini ilk defa duyuyormuş gibi yeniden algılıyor. Bu da bir değişim başlatıyor. Bir kelimenin, harfin ya da sayının farklı bir anlamı olduğunu fark edince hayatına yeniden yön verebiliyor. Depresyondan çıkmasını ya da fobilerini çözmesini sağlayan bir uyanış başlıyor.”

landscape nature person woman road highway travel jumping female road trip infrastructure jump shot nonbuilding structure

RÜYALARINIZI DİKKATE ALIN

Freud’un da altını çizdiği gibi rüyalar en derin düşünce ve arzularınıza açılan bir yoldur. 43 yaşındaki Antoine, analizi sırasında rüyalarından birini hatırladı: “Mezarlığa yakın bi yerde bir partiye davetliydim ve durakta arabamın içinde bekliyordum. Kaldırımdan gelen bazı sesler duydum ve birinin bana doğru yaklaştığını hissettim. Arkamı dönüp bağırarak bana doğru gelen kişiyi korkutmak istedim ama arkamı döndüğümde kendimle karşılaştım. Aslında kendi kendimi korkutuyordum. İçimde hep hissettiğim bu korkunun sebebi bir anda su yüzüne çıktı.” Antoine, sorununun kökenini bulduktan sonra kendine daha güvenli ve sakin biri haline geldiğini, bundan sonra da başkalarına karşı dik duracağını söylüyor.

İZİN VERİN BEDENİNİZ KONUŞSUN

Bir başka yöntem de duygularınızın size ne anlatmak istediğine kulak vermek. Psikoterapist Eric Champ hastalarına kullandıkları sözcüklerin kendilerinde ne gibi duygular uyandırdığını soruyor. “Sıkça ihanetten söz ediyorsunuz. Bu sözcük sizde ne gibi duygular uyandırıyor? Burada hem duygulara hem de bedene odaklanmak gerekiyor. Dilden bedene ve bedenden dile doğru giden çift yönlü bir hareket var. Kullandığımız sözcüklerin, gördüğümüz rüyaların ve beden dilimizin farkına vardığımızda geçmişimiz ve çevremiz tarafından dayatılan bir hikâyenin de bilincine varıyoruz. Gerçek duygularımızın bu hikâyelerin altında yattığını keşfediyoruz. Ali Magoudi’ye göre kendine yönelik bu farkındalık derin bir değişim yaratma gücüne sahip.

DEĞİŞİMİN YOLU

Psikanaliz, kişilerin bilinçdışında yaşadığı çatışmaları anlamlandırma sürecidir. Dilin gücü üzerinde durur. Kişinin kendini tanımasına ve daha iyi yaşamasını engelleyen döngülerini kırmasına yardımcı olur.
Gestalt terapisi ve transaksiyonel analiz gibi insancıl terapi yöntemleri sayesinde kişiler onları geçmişe bağlayan zincirlerinden kurtuluyor. Bu teknikler belli semptomları geçirmekten ziyade insanın hayatındaki genel uyumu sağlamayı amaçlıyor.
Davranışsal terapiler, yanlış koşullanmaların ve uygunsuz reflekslerin üzerine giderek davranışlarımızı iyileştirmeyi hedefliyor.
Sistemik terapiler, iletişim problemlerini gidermek üzere kişilerin başkalarıyla ve içinde yaşadığı çevreyle olan ilişkilerini ele alıyor. Örneğin sistemik aile terapisi tüm ailenin bir arada olduğu, bir ya da iki terapi uzmanı eşliğinde gerçekleştiriliyor.

Yazar: Hélène FRESNEL, Psychologies

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...