Serinletici Sinema Kulübü: The English Patient

Share

Serinletici Sinema Kulübü bu hafta savaşın bir araya getirdiği ve yine savaşın ayırdığı insanların hayatına tanıklık ediyor. Pazartesi gecesini etkisi altına alan ‘The English Patient’ bizi aşk ve sınırlar hakkında düşünmeye teşvik ediyor.

Acı.
İngiliz hastanın vücudu yanıklarla doluydu. Korkunç bir uçak kazasının ardından hayatta kalmıştı. Yaşıyordu fakat buna yaşamak denilirse. Yatağa bağımlıydı, kendisiyle ilgilenen Hana adındaki hemşire olmasa muhtemelen çoktan ölmüştü. İngiliz hasta hissettiği ağrıların mı yoksa geçmişin acılarının mı canını daha çok yaktığını bilmiyordu. Geçmişinde pek çok gizem ve acı saklıydı. Unutamadığı biri vardı: Katharine.

the english patient katherine and almasy ile ilgili görsel sonucu

Alabildiğine imkansız…
Karşılaşmaları mümkün değildi. Ama nasıl olduysa olmuştu. Afrika’nın kavurucu sıcağında, çöl sarısının göz alıcılığında, savaşın korkutuculuğunda yasak bir aşk yeşermişti Almasy ve Katharine arasında. Birbirlerinin gözlerine baktıkları anda zaman duruyordu. Ne savaş ne de Katharine’in Geoffrey Clifton ile evli oluşu gerçekliğini yitiriyordu. Güzeldi; fakat her güzel şeyin bir sonu vardı. Onlar da adım adım kendi sonlarına ilerliyorlardı.

the english patient ile ilgili görsel sonucu

Tutulma.
Almasy, harita yapımcısıydı ve Sahra Çölü’nde harita çıkarmakla görevlendirilmişti. Savaşın ortasında hassas bir noktadaydı. Katharine ile tanışması bu durumu daha hassas bir noktaya getirmişti. Bu ilişkiye hiç başlamamaları gerekirdi; fakat onu gördüğü andan itibaren tutulmuştu. Bu kadın onun kaderiydi. Evli olabilirdi, fakat aralarındaki bambaşka bir şeydi.

the english patient ile ilgili görsel sonucu

Söz vermişti…
İngiliz hasta, eski zamanları hatırlayıp zamanı geri alabilmeyi diliyordu. Bir şans, istediği yalnızca bir şanstı. Ama şansını geçmişte kullandığını bilecek kadar da aklı başındaydı. Çölün ortasında Katharine’i yitirişi, hala içini dağlıyordu. Bu hayatta aşık olduğu tek kadını, çöle teslim etmişti. Ona dönecekti, söz vermişti. Ama dönemedi. Ülkede savaş vardı ve ne yazık ki bazı şeyler Almasy’nin elinde değildi. Katharine’yi ölüme terk ettiği düşüncesi onu içten içe mahvetti.

the english patient ile ilgili görsel sonucu

Şefkat.
Hana, hastasının ölmek üzere olduğunu biliyordu. Ama bu onu ölüme terk edeceği anlamına gelmiyordu. Tam tersi onu şefkatiyle sarıp sarmalamak, son günlerini elinden geldiğince güzel geçirmesini istiyordu. Bu sebepten İngiliz hastasının acılarını dindirmek ve onu bir nebze de olsa rahat ettirmek için askeriyedeki tıbbi birlikten ayrı hareket etmeye karar vermişti. Eski bir villaya yerleşmelerinin hikayesi burada saklıydı. Hana, bu hasta adamı arkasında bırakamazdı. Hem bu eski ve köhne evde yeni bir misafirleri vardı: Hintli bomba imha uzmanı Kip.

the english patient ile ilgili görsel sonucu

Güçlü bir bağ…
Hana kendisini seven herkesin lanetlendiğini ve bu yüzden yaşamını yitirdiğini düşünmekteydi. Nişanlısı ve arkadaşının ölmesinin sebebi savaş değil Hana idi. Saçma gelebilirdi fakat bu denli üzüntü yaşayan insan bir yerde suçu kendisinde aramaya başlıyordu. Bu kez suçu kendisinde aramamaya yemin etmişti. Ne olursa olsun İngiliz hastasını hayatta tutacaktı. Ölmek isteyen bir adam ve onu hayatta tutmaya çalışan bir kadın; işte böylelikle aralarında güçlü bir bağ oluştu.

the english patient ile ilgili görsel sonucu

Yaşam mücadelesi.
Hastasının en sevdiği şey geçmişi anlatmaktı. Hatırladığı şeyleri hemşiresi Hana’ya anlatıyor; Hana da onu ilgiyle dinliyordu. Bir zamanlar yaşam dolu bir adamdı; şimdiyse acılar içinde ölümü bekliyordu. Çok acı çekmişti. Ve bir yerde hastanın anıları ve acıları hemşirenin anılarına karıştı. Geçmişi yaralı iki insan hayatın onlara ne getireceğini bilemeden hapsoldukları bu evde yaşam mücadelesi veriyorlardı. Ama bu mücadele biri için sona ermek üzereydi. Çünkü İngiliz hasta Hana’dan acılarına son vermesini istemişti.

the english patient and hana ile ilgili görsel sonucu

Yaşam mücadelesi.
Hana için bu düşünce ne kadar korkunç ve zor olsa da hastasının istediğini yerine getirdi. Ama öncesinde son isteğini gerçekleşti. İngiliz hastanın bu hayattaki son isteği, yağmuru yüzünde hissetmekti. Hana ve Kip, hastayı evin bahçesine çıkardılar. Ve Almasy kendini doğduğu günkü kadar, Katharine’e aşık olduğu anki kadar hayat dolu hissedene kadar yağmurun altında kaldı. Aşık olduğu zamanları hisseden tek kişi İngiliz hasta değildi. Hana ve Kip de kendilerini beklemedikleri bir aşkın ortasında buluvermişlerdi.

el paciente ingles personajes ile ilgili görsel sonucu

Son.
İngiliz hastasının huzuru bulmuş olmasını diledi Hana. İkisi için de hayat yeniden başlamıştı. Almasy’nin Katharine’ine kavuştuğu düşüncesi Hana’yı mutlu etse de içindeki hüznü de engelleyemiyordu. Bolca hüznün yer aldığı bu macera dolu yolculuk aslında iki aşığın buluşmasıyla sona ermişti. Shakespeare’in dediği gibi olmuştu. Bu yolculuk da aşıkların kavuşmasıyla nihayetlenmişti. O yüzden biz mutlu bir son hayal etmeyi tercih ediyoruz.

the english patient katherine and almasy ile ilgili görsel sonucu

İyi seyirler…

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...