Hala çocuk olmayı ister miydiniz?

Share

Ve o meraklı gözlerle bakan, hayatı hiç umursamayan görüş açısına sahip olsaydık, hayattan şimdiki kadar şikayet eder miydik acaba?

Sakınmadan Konuşmanın Rahatlığı

Canınızı sıkan bir durum mu oldu? Yapmak istemediğiniz bir şey mi var? Birileri sizi gitmek istemediğiniz bir yere sürüklemeye çalışıyor ve siz kibarlığınızdan “Hayır” diyemiyor musunuz? Çocuk olsaydınız nasıl davranırdınız diye düşünün. Bir arkadaşınız sizi hiç de sevmediğiniz birisiyle buluşmaya yanında götürürken, ayaklarınızı öne doğru 45 derecelik açıyla getirerek doğal fren yaptığınız pozisyona geçtiğinizi gözünüzde canlandırın.

Elinizden tutup çekseler de sizi yerinizden asla kıpırdatamazlar ya, sizi oraya götürmenin tek yolu ancak kucağa alınmanızdan geçer ya, işte öyle bir imkansızlık ve zorlama yarattığınızı düşünün. Artık “büyüdüğümüz” için bu inatlaşmayı yapamayacağımıza göre, belki de “Hayır” demenin zamanı tam da şimdidir! Oraya gitmeyi istemiyorsanız gitmeyin. İçinizden geçenleri söyleseniz hem zaman kaybetmeyeceksiniz hem de çok daha mutlu olduğunuzu göreceksiniz.

Kilo Sorunu Olmaması

Kendinizi tamamen koyuverin demiyoruz ama nefsinize hakim olmaya çalışırken hayattan zevk almayı da unutmayın. Çocukken kilo sorununuzun olmaması, tam tersine annenizin yiyin diye gözünüzün içine baktığı günler ne güzeldi, değil mi?

Siz ne kadar kilolu olduğunuzu düşünürseniz düşünün, anneniz hâlâ sizin yeterince yemediğinizi düşünür. Siz de onu kırmamak için börekleri yersiniz. Abur cubura sarmayın ama kalori hesabı da yapmayın. Arkadaşlarınızla ya da erkek arkadaşınızla yemeğe gittiğinizde, “Onu yiyemem, bunu içemem” diyerek grubun “asi”si olmayın; arada yeme düzeninizin dışına çıkın.

Birini Beğenmenin Özgürlüğü

Küçük bir kız çocuğu olduğunuzu ve parkta oynadığınızı düşünün. Bir erkek çocuğu gelip oyunuza dahil olur ve siz de çok mutlu olursunuz. Mutlu olmak aslında bu kadar kolaydır ya o zaman; dolayısıyla bir erkeğin sizi mutlu etmek için çok çabalaması da gerekmez. O erkekle güzel vakit geçirdikten sonra yanağına öpücük kondurursunuz. Şimdi bir erkeği beğendiğinizde ya da size gülümsediğinde, gidip onu öpebiliyor musunuz? Tebessümle karşılık veriyor ya da utanarak gözlerinizi kaçırıyorsunuz.

voir un film romantique ile ilgili görsel sonucu

Peki, o erkeği gerçekten beğendiğiniz için kendinizi tutmadığınız bir dünyayı düşünseniz? Ondan gelecek hareketi beklemek yerine yanına gidip “Merhaba” deseniz fena mı olur? Belki de hayatınızın aşkıyla karşı karşıyasınız ama o birazdan mekanı terk edecek. Hiç tanışmamış olmanın ya da ilk adımı atmamanın pişmanlığı çok daha ağırdır, emin olun.

Ayakkabı Meselesi

Kadınların ayakkabı tutkusu çocuklukta başlıyor aslında. Örneğin bayramdan önce annenizin aldığı ayakkabıyla uyuyanınız yok mu hiç? Yine çocukken bir ayakkabınızı çok sevdiyseniz, eve girdiğinizde bile o ayakkabıyı kimse ayağınızdan çıkarmazdı ya da günlerce onu giyerdiniz. Kimse de sizi garipsemez, “Ayakkabıyı çok sevmiş” der saçınızı okşar, geçerdi. Büyüyüp de alımlı bir kadın haline geldiğimizde ise her gün farklı giyinmeyi meziyetten saymaya başladık. Sadece erkeklere değil, hemcinslerimize de güzel ve havalı görünmek istiyoruz.

Ayakkabı tutkumuz da devam ediyor tabii. Sadece topuk boyu, küçüklüğümüze kıyasla oldukça büyüdü. Tüm bunlarda hiçbir yanlışlık yok. Sadece aynı ayakkabıyı iki gün üst üste giydiğimizde kendimizi suçlu ve demode görmekten vazgeçsek ya… O ayakkabıyı çok sevdiyseniz dilediğiniz sıklıkta giyebilmelisiniz.

Cosmopolitanturkiye.com

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...