Serinletici Sinema Kulübü: Bridget Jones’s Baby

Share

Bridget Jones, bundan yaklaşık 20 yıl önce girdi hayatımıza. Kalbini, kızgınlıklarını, aşklarını yazdı günlüğüne. Biz de okuduk ve izledik bu deli dolu kadının maceralarını. Bu kez bambaşka bir macera ile karşımızda sevgili Bridget.

Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi ‘Bridget Jones’s Baby’ yine içtenliği ve tatlılığı ile kalbimizi çalacak!

Atlatmaya çalışmıştı.
Bridget’in başından büyük bir ‘aşk’ geçmişti. Onu atlatmaya çalışmıştı. İşine yönelmişti. 43 yaşındaydı, başarılı bir tv yapımcısıydı. Zayıflamıştı, eski kilolu halinden eser yoktu. Fakat toplum için bütün bunlar halen yeterli değildi. Çocuk doğurmadığı için nasıl da eksik olduğu hissettiriliyordu her seferinde. Gelin görün ki Bridget hayatında böyle bir eksiklik hissetmiyordu. Evet aşk ve sevgi istiyordu pek tabii, ona değer veren birinin olmasını deliler gibi istiyordu. Evlilik de belki bir gün olabilirdi; fakat kendini çocuk için bir evliliğe asla ikna edemezdi. Toplumdaki çoğu kadının aksine.

Çıkmaz sokak…
Mark Darcy ile ayrıldıklarından bu yana yıllar geçmişti. Hatta Darcy evlenmişti bile. Bu durum Bridget’in kalbinin kırılmasına neden olmamış mıydı? Tabii ki de olmuştu. Fakat bir arada olmaları kadar kalp kırıcı olmuş muydu? Esas sorulması gereken soru buydu. Mark’ın işine Bridget’ten daha fazla ilgi göstermesi ilişkilerini çıkmaz sokağa sürüklemişti. Bu çıkmazı gören Bridget de yanlış yolda olduğunu anlamıştı geç de olsa.

Büyük sayı: 43!
Ve işte şimdi 43 yaşına giriyordu. Bu kadar büyük bir sayının altında ezilmemek için kendini zor tutuyordu. Neyse ki dostları vardı. Güzel bir doğum günü kutlaması onu bu bariz bunalım kokan ruh halinden kurtarırdı. Bu duygular içerisindeyken telefonuna tek tek iptal mesajları geldi. Ne de olsa arkadaşlarının bebekleri ve çocuklar vardı. Durum böyle olunca doğum günü kızından daha çok ilgi çocukların üzerindeydi. Bu sebepten yalnız bir doğum günü geçirmişti Bridget.

Kendine gelmeliydi.
Ama neyse ki arkadaşı Miranda onun için eğlenceli kız kıza geçirecekleri bir hafta sonu planlamıştı. Bu kendine gelmesi için iyi bir fırsat olacaktı. Tabii hafta sonunu bir festival çadırında geçireceğini bilmiyordu o zamanlar. Buna rağmen tesadüfler karşısına yakışıklı bir adam çıkarmıştı. Ve Bridget kaderi bu kez reddetmemeye karar verdi ve geceyi başka bir çadırda geçirdi.

Vaftiz anne olmak üzereydi.
Hafta sonunun ardından eve, işe ve sosyal hayata dönüş hızlı olmuştu. Katılmaları gereken bir vaftiz töreni vardı. Dahası anne bile olamamışken vaftiz anne olmak üzereydi. Bilmediği şey ise yaşanan bir son dakika değişikliği sebebiyle Mark Darcy’nin vaftiz baba olacağıydı. Ahh, kaderin tuzağına düşmekten ne zaman kurtulacaktı ki Bridget?

Eskimeyen anılar…
Mutlu bir atmosferi gözardı edemeyen Bridget, Mark ile aralarında oluşan çekimi görmezden gelmeye çalışıyordu. Tabii bu Mark’ın evli olduğunu düşündüğü içindi. Mark’ın bir boşanmanın ortasında olduğunu öğrenmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Birbirlerine çekilmeleriyle birlikte eski anıları ve eski tutkuyu yad ettikleri bir gece geçirmişlerdi. Sabah olduğunda Bridget yerine bir mektup bulan Mark’ın üzüntüsünü anlatmaya kelimeler yetmiyordu. Korkmuştu Bridget. Geçmiş deneyimleri, Mark’ın korkutucu işkolik yanından, ilişkilerinin tekrar aynı enkaza dönüşeceğinden kormuş ve kaçmıştı. Kendi halinde geçen yılların ardından peş peşe hayatına iki erkek girmişti. Sonuç: Yine yalnızdı.

Kader yine iş başında.
Kaderin Bridget’i sınaması bununla da sınırlı kalmamıştı. Spor yapmasına rağmen durdurulamaz kilo alışı akıllara beklenmedik o soruyu getirdi: Yoksa hamile miydi? Evet, öyleydi. Peki ama babası kimdi? Festivalde tanıştığı gizemli yakışıklı mı yoksa geçmişe hapsetmeye çalıştığı umutsuz aşkı Mark Darcy mi?

Trajikomik…
Bridget yalnızlıktan şikayet ederken hayatına aynı anda iki adam ve bir bebek girmişti. Dramatik yanları olduğu kadar trajikomik de bir hikayeydi bu. İki erkeğin hem Bridget’in kalbi hem de bebeği için giriştikleri sessiz savaş onları olduğu kadar Bridget’i de yıpratmıştı. Yoluna yalnız devam etme kararı almıştı. Tek başına da pekala her şeyin üstesinden gelebilirdi. Bir erkeğe ihtiyacı olduğu düşüncesinden kurtulmalıydı yalnızca o kadar.

Şanssızlık ve Bridget’lik
Bridget’in yalnızlığının üstüne bir de işsizliği eklendi. Aksilikler, sakarlıklar ve unutkanlıklar her zamanki gibi üst üste geldi. Bebeği doğmadan önce hayatındaki her şeyi yoluna sokmaya çalışıyordu fakat şanssızlığı ve Bridget’liği bir türlü peşini bırakmıyordu. Ve tabii hayatında kahramana en çok ihtiyaç duyduğu anda tüm harikalığı ve yakışıklılığıyla Mr. Darcy kapıda bitiveriyordu.

Teori ve pratik…
Teoride harika olması gereken şeyler pratikte berbat olabilirdi. Ama bu imkansız olduğu anlamına gelmiyordu. Dünyaya gelen bir mucize ile her şeye bakış açınız değişebilirdi. Ve tepetaklak olmuş hayatınız bir anda bulutların üzerine terfi edebilirdi. Yaşamaktan korkmayın; biraz pervasızca, biraz son dakika, biraz düşüncesizce ama hep kalbinizle… Yaşamaktan korkmayın. ‘Mutlu son’lar için biraz risk alın.

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

 

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...