Elia İle Yolculuk – Zülfü Livaneli

Share

Livaneli’nin dili sizi başka diyarlara götürüp o diyarlarda tadının damağınızda kalacağı bilgiler öğrenmenizi sağlıyor. Bu sayede siz de kendi hayatınızda yeni yönler keşfetmiş oluyorsunuz. Elia İle Yolculuk kitabında ise ünlü yönetmen Elia Kazan ile ilgili bir yolculuğa davet ediyor sizi Livaneli. Bu yolculuk fiziksel olarak New York ve Türkiye sokaklarında dolaşırken ruhsal olarak geçmişin, köklerin, sevginin ve saygının yolculuğu aynı zamanda.

“Elia Kazan, 7 Eylül 1909 tarihinde Kayseri kökenli bir Rum ailenin çocuğu olarak İstanbul‘da doğmuştur. Rum asıllıdır. Asıl adı Elias Kazancıoğlu’dur. Babası George Kazancıoğlu’dur. Annesi Athena ŞiŞmanoğlu’nun köyü Kayseri’deki Germir köyüdür. Ailesi henüz O 4 yaşındayken 1913 yılında Amerikaya göç etti. Elia Kazan New York eyaletindeki New Rochelle’de büyüdü. New Rochelle Lisesinden mezun oldu. Massachusetts’te Williams College’de yüksek öğrenimini tamamladı. Yale Üniversitesi‘nde tiyatro öğrenimi gördü.

1932 yılında New York kenti’ndeki “Group Theatre”da oyuncu olarak tiyatroya başladı. 1939 yılına kadar burada çalıştı. 1940 yılında tiyatro yönetmenliği yapmaya başladı. Tüm Amerika’da ünlü oldu ve Broadway‘in en iyi yönetmenleri arasına girdi. 1944 yılında sinema filmleri yönetmeye başlamıştır.

1947 yılında “Actors Studio” adında oyunculuk okulunu Cheryl Crawford ve Robert Lewis‘le birlikte kurdu. Marlon Brando ve James Dean gibi efsane oyuncular yetiştirdi. “İhtiras Tramvayı”, “Rıhtımlar Üzerinde”, “Cennet Yolu” gibi başyapıtlara imza attı. En gözde öğrencilerinden biri unutulmaz filmlerinde başroller verip bir ikon haline getireceği Marlon Brando‘ydu. ‘Rıhtımlar Üzerinde’ ve Tennessee Williams’ın oyunundan uyarladığı ‘Arzu Tramvayı’yla Brando’yu yaratırken, en iyi filmlerinden biri sayılan ‘Cennet Yolu’yla James Dean efsanesini ortaya çıkarttı. Kazan, tanınmamış oyuncularla çalışmayı severdi. Rod Steiger, Natalie Wood, Lee Remick, Warren Beaty gibi isimlerin onunla çalıştıktan sonra yıldız oldular.

1952 yılında Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’nce (HUAC) sorgulandı. Sinema sanayiinden komünist eğilimli sekiz arkadaşını ele vererek onların kariyerlerinin sona ermesine yol açmıştı. Bunlardan birisi olan senarist Abraham Polonsky, Elia Kazan’ın 1999 yılında onur Oscar’ı alacağını duyunca “Umarım ödülünü alırken birisi onu vurur” demişti. 1999 yılında 71. Akademi Ödüllerinde Yaşam boyu Onur Ödülü’nü, HUAC sorgusu nedeniyle protestolar arasında aldı. Kendisi de Komünist Parti üyesi olan Kazan, Senatör McCarthy’yle işbirliği konusunda hiç geri adım atmadı. 1997‘de İstanbul Film Festivali‘nden Onur Ödülü almaya geldiği sırada Cumhuriyet Gazetesinden Ahu Antmen’e verdiği röportajda konuyla ilgili şunları söylemişti: “Doğru olduğuna inandığım şeyi yaptım. Özür dilemiyorum. Utanmıyorum. Ve beni mutsuz etmiyor.”

1960-1964 yılları arasında da New York‘da Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Repertuar Tiyatrosu’nda yönetmenlik yaptı.

1960’ların ortalarında tiyatrodan uzaklaşmaya başladı; sinemayı da ikinci plana bırakarak yazarlık yapmaya başladı.

1988 yılında 7. Uluslararası İstanbul Film Festivalinde seçici kurul başkanlığı yaptı. Ayrıca 1988 yılında yönetmenliğini ve senaristliğini Zülfü Livaneli‘nin yaptığı Uğur Polat, Sevtap Parman, Rutkay Aziz, Menderes Samancılar, Kenan Pars, Fikret Kuşkan‘ın oynadığı “Sis” adlı filmde küçük bir rolde konuk oyuncu olarak oynadı.

Elia Kazan, 28 Eylül 2003 tarihinde ABD, New York, Manhattan‘da 94 yaşında ölmüştür.”

Roman, Livaneli’nin Elia Kazan’ı New York’taki evine onu ziyaret etmesi ile başlıyor. benim dikkatimi çeken konu ise şu oldu; Evde klarnet çalması bende aitlik duygusunun eksiğini (İstanbul’da doğması ve göç etmesi) hissettirdi. O klarnetin sesi ile olmak istediği yere gidiyor. Belki de Livaneli’den onu Kayseri’ye götürmesini istemesinin nedeni de bu olabilir.

7 yaşındayken Elia’nın sinemalarından birini izlerken onunla arkadaş olacağını kim bilebilirdi? Bazen kaderin ipini siz ne yaparsanız yapın ördüğünü fark etmek gerekir.

Eğer Livaneli’nin dilini seviyorsanız bu kitabın sizi başka diyarlara götüreceğine eminim. Ayrıca kitabın içinde bulunan illüstrasyonlar da M.K: Perker’e ait. Bu illüstrasyonlar da kitap ile bütünleşmenize yardımcı oluyor.

”Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.”

”Sadece erkeklerin rol aldığı, kadınların eve kapatıldığı ya da örtüler altında gizlendiği bir toplumda uygarlık kurulamıyordu.”

“Bazı insanların, sürekli olarak başka bir hayatın düşünü kurduğunu biliyordum. Nereden mi? Kendimden.”

”İnsanlar da yaşlandıkça, bir anlamda ağaçlaşırlar. Gençken insan insandır, ağaç ise ağaç. Yaşları ilerledikçe birbirlerine benzemeye başlarlar. Hiç kimseyi bağışlamayan merhametsiz yerçekimi, insanların da ağaçların da gövdelerini aynı biçimde büker; eklemlerini aynı amansız şişkinliklerle yumrulaştırır, düğümler.”

“..Elia’ya söylediklerini hatırlatıyordum.Ne diyordu usta yazar: “Dünyada iyi insan kötü insan diye birşey yoktur.Herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarından izler, hayat bir yanlış anlamalar bütünüdür.”

Ama insan düşünceleri,izlenimleri,çağrışımları denetleyemez ki!Aniden gelen saçma sapan ve önemsiz bir imgeyi bile engelleyemezsin.Zaten önemli mi, önemsiz mi olduğunu da bilemezsin.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...