Ermiş – Halil Cibran

Share

Halil Cibran Lübnan asıllı Amerikalı felsefe yazarıdır. Bu kitabında bütün insanların aynı olduğunu anlatmaktadır. Yani haklıyla haksızın, suçluyla suçsuzun, dimdik ayakta duranla düşmüşün aslında aynı insan olduğu bir yaşamdır anlattığı.

Yıllardır kendisine yurt olan kentten ayrılmak Ermiş’e zor gelse de ayrılmak zorundadır. Kent halkı ondan, onlara hitap etmeseni ister. Bir çok konu hakkında sorular sorar. Aşk, evlilik, çocuk, suç, sevgi gibi…

Ermiş anlattıklarını okurken kendinizi başka diyarlarda bulacaksınız. Bu yönden de düşünmedim diyeceksiniz. Ben okurken kendimden bir çok nokta buldum. Okumanızı tavsiye ederim.

“Sessizliklerin peşine düşmüşüm ve sessizliklerde nasıl bir hazine bulmuşum başkalarına güvenle dağıtabileceğim? Bu benim hasat günümse eğer, tohumu hangi anımsanmayan mevsimlerde, hangi tarlalarda ekmişim? Fenerimi yukarı kaldırma vaktim geldiyse sahiden , içinde yanan benim alevim olmayacak. Fenerimi boş ve ışıksız kaldıracağım ben. Gecenin muhafızı da yağ doldurup yakacak onu.”

“Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.”

Aşka Dair

“Aşk sizi çağırdığı zaman onu izleyin… Yolları zorlu ve dik olsa da.”

“Kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun. Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da. Hem aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın. Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgarı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.”

“Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi… Hem besler, büyütür hem de budar sizi.”

“Aşk bütün bunları, yüreğinizin sıralarına ermeniz ve bu bilgiyle Hayat’ın yüreğinin bir parçası olabilmeniz için yapacaktır.”

“Fakat eğer korkularınızda sadece aşkın huzurunu ve hazzını aramaksa muradınız… O zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi. Girin güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz, ağlayacağınız ama bütün gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz o mevsimsiz dünyaya.”

“Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşka aşk yeter.”

“Sevdiğiniz zaman “Tanrı yüreğimde” değil, “Tanrı’nın yüreğindeyim” deyin. Sanmayın aşkın rotasını çizebildiğinizi, çünkü aşk sizin rotanızı çizer, sizi buna layık bulursa eğer.”

“Aşkın kendini gerçekleştirmektem başka tutkusu yoktur. Fakat aşıksanız ve arzularınız olacaksa mutlaka şunlar olsun arzularınız: Erimek ve akan bir dere olmak ezgisini geceye söyleyen.”

“Şafak vakti kanatlanmış bir yürekle uyanmak ve minnet duymak yine aşkla dolu yeni güne; öğleyin dinlenmek ve aşkın vecdini düşünmek derin derin; akşamleyin eve şükranla dolup taşarak dönmek; sonra da uyumak yüreğinizde sevgiliye bir dua ve dudaklarınızda bir övgü şarkısıyla.”

Evliliğe Dair

“Fakat bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. Bırakın dans etsin göklerin rüzgarları arasında. Birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin: Bırakın ruhlarınızın kıyıları arasında dalgalanan bir deniz olsun aşk.”

“Yüreklerinizi verin, fakat teslim etmeyin birbirinizin eline. Çünkü bir tek Hayat’ın avuçlarına sığar yürekleriniz.”

Çocuklara Dair

“Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların.”

Vermeye Dair

“Sahip oldukları malın çok azını verenler vardır; bunu nam olsun diye yaparlar ve gizli arzuları hediyelerini yozlaştırır.”

“Bir de aza sahip olup hepsini verenler vardır. Bunlar yaşama ve yaşamın cömertliğine inananlardır ki sandıkları hiç boş kalmaz.”

“Sevinçle verenler vardır ve o sevinç onların ödülüdür. Acıyla verenler de vardır ve o acı onları arındırır.”

“Verenler; verme acısını bilmeden, sevinç aramadan, erdem kaygısına düşmeden verenler vardır bir de; şu vadideki mersin ağacının kokusunu havaya saçması gibi verirler.”

“İstenince vermek iyidir, istemeden, ihtiyacı anlayıp vermek daha iyidir; eli açık olanlar için, alacak olanı aramak vermekten daha iyidir; eli açık olanlar için, alacak olanı aramak vermekten daha büyük bir sevinçtir.”

“Siz alanlar-ki hepiniz alıcısınız- minnetin ağırlığını yüklenmeyin, yoksa boyunduruk vurursunuz kendinize ve verene. Onun yerine verenle birlikte yükselin kanatlanırcasına hediyelerinin üzerinde…”

Çalışmaya Dair

“Yeryüzüne ve yeryüzünün ruhuna ayak uydurabilmek için çalışırsınız.”

“Hayat çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir. Fakat eğer ıstırap çekerken, doğduğunuz güne lanet edip bedeninizin yükünü taşımayı alnınızın kara yazısı sayıyorsanız, o zaman size cevabım şudur: Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.”

“Bir dürtü olmadıkça hayat karanlıktır gerçekten ve bilgi olmadıkça tüm dürtüler kördür. İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur…”

“Yaptığınız her şeye kendi ruhunuzdan bir soluk katmak ve bütün kutlu ölülerin çevrenizde durup sizi izlediğini bilmektir.”

“İş, görünür kılınmış aşktır. Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakaları almak yeğdir.”

“Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının. Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar. Eğer melekler gibi şarkı söyler ama şarkı söylemeyi sevmezseniz, insan kulağını günün ve gecenin seslerine kapatırsınız.”

Sevinç Ve Kedere Dair

“Kimileriniz “Sevinç kederden büyüktür.” derken, kimileriniz de “Hayır büyük olan kederdir.” diyor. Oysa ben size diyorum ki, ikisi birbirinden ayrılmaz.”

“Ancak kefeler boşken hareketsiz, dengede durursunuz. Hazinedar altınlarını ve gümüşlerini tartmak için kaldırdığında, ya sevinciniz ağır basar ya da kederiniz.”

Giysilere Dair

“Ahlaksız diye bir şey kalmadığında ise giyimde edep prangadan ve zihin kirliliğinden başka nedir ki? Hem unutmayın, çıplak ayaklarınızı hissetmek haz verir toprağa ve rüzgarlar saçlarınızla oynamak özlemindedir.”

Almaya Ve Satmaya Dair

“Bolluğu yeryüzünün armağanlarını birbirimize alıp vermekte bulacak, hoşnut olacaksınız. Ancak sevgiyle ve müşfik bir adaletle yapılmazsa bu alışveriş, kimilerini açgözlülüğe sürükler, kimilerini de açlığa.”

Suç Ve Cezaya Dair

“Eğer varsa aranızda sadakatsiz kadını yargılayacak olan, kocasının yüreğini de tartsın terazide ve ruhunu ölçülerle vursun ölçüye. İnciteni kınayacak olan varsa, incinenin de ruhuna baksın.”

“Eğer aranızda doğruluk adına cezalandıracak ve kötü ağaca baltayı vuracak varsa, köklerine baksın ağacın. Gerçekte iyi ile kötünün, meyve veren ile vermeyenin köklerinin sarmaş dolaş görecektir toprağın sessiz bağrında.”

“Ve siz adil olmaya çalışan yargıçlar. Cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz? Cismen katleden ama ruhen maktul olana ne ceza kesersiniz?”

“Eyleyişinde düzenbaz ve zalim olanı nasıl mahkum edersiniz, aynı zamanda incinmiş ve haksızlığa uğramış ise? Ya pişmanlıkları yaptıkları yanlışları çoktan aşmış olanları nasıl cezalandırırsınız? Pişmanlık değil midir, hizmete heves ettiğiniz o hukukla sağlanan adalet?”

Yasalara Dair

“Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kuleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.”

“Orhalese halkı, davulun sesini boğabilir, lirin tellerini gevşetebilirsiniz ama tarlakuşuna şakımamasını kim buyurabilir?”

Özgürlüğe Dair

“Aranızda en özgür olanların tapınağın korusunda ve kalenin gölgesinde özgürlüklerini birer boyunduruk ve kelepçe gibi taşıdığını gördüm. Yüreğim kanadı; çünkü özgürlük peşinde koşma arzusu bile sizin için bir dizgin halini aldığında ve özgürlükten bir amaç, gerçekleşmiş bir şey olarak söz etmeyi bıraktığınızda özgür olabilirsiniz ancak.”

“Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz olduğu zaman değil. Tam tersine, bütün bunlar yaşamınızı kuşatmışken, çıplak ve tüm bağlardan kurtulmuş olarak hepsinin üzerine yükseldiğiniz zaman özgürsünüz gerçekten.”

“Özgür olabilmek için çıkarıp atacağınız kendi özünüzün parçalarından başka nedir ki? Kaldırmak istediğiniz adeletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi ellerinizle. Onu hukuk kitaplarınızı yakarak veya üzerlerine denizleri boca etseniz bile yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak silemezsiniz.”

Akıl Ve Tutkuya Dair

“Tek başına hükmeden akıl, kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise, kendisini yok edene kadar yanan alevdir.”

“Onun için bırakın ruhunuz aklınızı tutkunun doruklarına yücelsin şarkı söyleyebilmesi için. Bırakın ruhunuz tutkunuzu akılla yönlendirsin, tutkunuzun her gün yeniden dirilip Anka kuşu gibi kendi küllerinden doğabilmesi için.”

Kendini Bilmeye Dair

“Düşüncenizde hep bilmiş olduğunuz şeyi kelimelerle de bilmek istersiniz. Düşlerinizin çıplak bedenine parmaklarınızla dokunmak istersiniz. Doğrusu da bunu yapmanızdır.”

Öğretmeye Dair

“Gökbilimci size uzayı nasıl kavradığından söz edebilir, ama kendi kavrayışını size aktaramaz.”

Dostluğa Dair

“Dostunuz ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olandır.”

“Sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır. Sizin sofranız, ocağımızın başıdır. Çünkü açken ona gelir, huzur için onu ararsınız.”

“Dostlukta bütün düşünceler, bütün arzular, bütün beklentiler söz söylemeden ve övgüsüz bir sevinçle doğar ve paylaşılır.”

Konuşmaya Dair

“Konuştuklarınızın çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü enginlerin kuşudur düşünce, kelimelerin kafesinde kanatlarını açsa da uçamaz.”

Zamana Dair

“Ölçüsüz ve ölçülemez olan zamanı ölçmek istersiniz. Davranışlarınızı ve hatta ruhunuzun yolunu saatlere ve mevsimlere göre ayarlamak, belirlemek istersiniz.”

İyiye ve Kötüye Dair

“Kendinizden vermeye çaba gösterdiğinizde iyisinizdir. Ama kendinize çıkar sağlamaya çalıştığınızda kötü olamazsınız.”

Duaya Dair

“Sıkıntıya ve dara düşünce dua ediyorsunuz; keşke sevinciniz doruklarda olduğunda ve bolluk günlerinizde de dua etseniz.”

Güzelliğe Dair

“Güzellik hayattır, kutsal yüzündeki peçeyi indirdiğinde hayat. Fakat hayat da sizsiniz, peçe de. 
Güzellik sonsuzluktur, aynada uzun uzun kendini seyreden. Fakat sonsuzluk da sizsiniz, ayna da.”

Veda

“İhtiyaçları değişir insanın, fakat sevgisi ve sevgisinin ihtiyaçlarının karşılığını görme arzusu değişmez.”

“Elmalara bürünmüş dev bir meşe gibidir içinizdeki engin insan. Gücü sizi toprağa bağlar, mis kokusu göklere yükseltir ve ölümsüz olursunuz onun kalıcılığında.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...