Hollywood da tıpkı dünyanın diğer yarısı gibi düşünüyor: Güzel olanı daha güzel ve daha seksi bir görünüme kavuşturmayı amaçlıyor. Ve ardından da yüksek gelir getiren filmler çekmeyi…
Ne yazık ki bu düşünce ile kadınları ikinci plana atmaktan da geri kalmıyorlar. Güzel bir kadın ancak ekstra yakışıklı ve karizmatik bir başrol jönünün yanında kukla olarak düşünülüyor. Fakat o olmadan da olmuyor, çünkü ne de olsa görsellik önemli.
Kadın, berbat makyajların ve üzerinde zorlukla durduğu stiletto’ların ağırlığı altında ezilirken bir yandan da daha az para kazanıyor. Afişte yüzüne, biçimli vücuduna büyük bir yer ayırırken ismini küçük puntolarla yazıyorlar.
Bunlar da yetmezmiş gibi tacizlerin sonu gelmiyor. Başarının yolunun illa ki ahlaktan ve karakterden ödün vererek gerçekleştiği algısı ile aşağılanma yeni bir boyut kazanıyor.
Güzel olan bir kadının aklı ve dili olmayacağını düşünen günümüzün film sektörünün sözde(!) güçlü isimleri, ona bol dekolteli kıyafetler giydirerek adeta Amerikan rüyasının gerçek olduğunu vurguluyorlar.
Dahası 30 yaşını geçen kadınlara şans tanımıyor Hollywood. Erkekler şarap gibi yıllar geçtikçe karizmatik bir hale bürünürken, kadınlardan hummalıymışçasına kaçıyorlar. Çünkü zaten en mantıklı olan 50 yaşındaki müthiş popüler bir aktörün yanında yer alan 20 yaşındaki hoş bir manken.
Hollywood yüksek bütçeli filmlerde ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve seksistliği buyur ederken; bizler de bu meydan okumayı kabul edip bir güzel sinema salonlarını dolduruyoruz.
Hal böyle olunca şikayet etmeye pek de hakkımız yok, değil mi?