by ‘Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır’ cümlesi sihirliymişçesine zihnimize sızıverir. Nedense gerçek hikâyeler birden bizi kendine çekiverir. Yaşanmışlık ve gerçeklik algısının iç içe geçtiği hikâyelerde sürüklenmek isteyenler için, Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi ‘Adrift’.
Dünyayı gezmek için…
Tami dünyayı gezmek için düşmüştü yollara. Son işi bir teknede aşçı olarak çalışmaktı. Bu iş onu Tahiti’ye kadar getirmişti. Bundan sonra nereye gideceği meçhuldü. Öncelikle biraz para biriktirmesi gerekiyordu. Bu sebeple rıhtımda kendine bir iş bulmuştu. Gelen teknelerin bakım ve onarımına yardımcı oluyordu. Bu esnada iskeleye yaklaşan bir tekneye gözü takıldı. Daha doğrusu teknenin kaptanına. İşte büyük aşkı Richard Sharp ile böyle tanışmışlardı.
Doğru kişi.
Richard’ın yemek teklifini kabul etmiş, ardından durmadan konuşmuşlar, gülmüşler, eğlenmişlerdi. Sonrasında ise neredeyse her anı birlikte geçirir olmuşlardı. Richard dünyayı gezmeyi amaçlayan özgür bir ruhtu. Tami’ye tekne ile birlikte dünyayı dolaşmayı teklif etmişti. Daha birbirlerini birkaç aydır tanıyorlardı fakat hisleri denizleri, okyanusları aşacak cinstendi. Richard dünyanın yarısını gezmişti Tami’yi bulabilmek için dolaşmıştı ve sonunda aradığı kişiyi bulmuştu. Kalbi, Tami’nin doğru kişi olduğunu söylüyordu.
Korkunç bir fırtına…
Dünyayı gezme planları, yüklü bir para karşılığında lüks bir tekneyi California’ya götürme teklifi üzerine bir süreliğine ertelenmişti. Ama kazanacakları para onlara en az bir yıl yetecekti. Tami bun konuda gönülsüzdü fakat Richard fikrinin değişmesini sağlamıştı. Birkaç gün içinde yola çıktılar. Macera dolu ve kazançlı bir yolculuk olması gerekirdi. Başlangıçta öyleydi. Taa ki korkunç bir fırtınanın ortasında kalana dek. Her şeyin iyi olacağına inanarak birbirlerine sarıldılar. Ve fırtına koptu…
Yaşamak zorundaydı.
Tami kendine geldiğinde acı içindeydi. Defalarca Richard’ın adını sayıkladı fakat ondan iz yoktu. Birkaç gün sonra Richard’ı gördü. Sandala tutunmuş, yaralı bir şekilde hayatta kalmaya çalışıyordu. Onu kurtarı, ağır yaralıydı ama hayattaydı. Hem Richard’ı hem de kendini hayatta tutmak için elinden geleni yaptı. Umut olmadığını biliyordu ama yine de yaşamak zorunda olduğunu hissediyordu. İkisi de yaşamalıydılar. Kurtulmalıydılar.
Özgür bırakmaya karar verdi.
Günler günleri kovaladı. Tam 32 gündür teknedeydiler. Kimse yerlerini bilmiyordu. Onları arayan hiç kimse yoktu. Richard’ın yaraları kötüye gidiyordu. Yemekleri kalmamıştı. Su neredeyse bitmişti. Nasıl kurtulabilirlerdi ki? Sonunda Tami, Richard’ı özgür bırakmaya karar verdi. Gözlerini açıp kapattı, derin bir nefes aldı ve Richard artık yoktu. Zaten olmamıştı da. Ne yazık ki fırtınanın koptuğu sırada Richard tekneden düşmüş, kafasına şiddetli bir darbe alarak karanlık sulara gömülmüştü.
Tüm ruhuyla inatçıydı.
Tami onu hep hayalinde yaşatmıştı. Yalnız olmadığını düşünmek istemişti, kalpten bağlı olduğu biricik sevgilisini yanında hissetmek istemişti. Buna ihtiyaç duymuştu. Devam edebilmesi için gerekli olan gücü ondan almıştı; ama artık yola kendisi devam etmeliydi. Bir hayale tutunarak hayatta kalamazdı. Bundan sonra tek başınaydı. Mücadelesine devam etti. Bazen umutsuzluğa kapıldı, bazen denize girip balık tutarak karnını doyurdu. Ne olursa olsun vazgeçmedi. Tüm ruhuyla inatçıydı.
Vazgeçmedi…
Ve sonunda fark etti ki karaya çok yakındı. İşaret fişeğini ateşlediğinde bir gemi ona doğru yol almaya başladı. İnanılmayacak gibiydi ama kurtulmuştu. Bir deri bir kemik haldeydi, ruhu inanılmaz yara almıştı, kalbi sızılar içindeydi; yine de hayattaydı. Kurtulmasının bir anlamı olmalıydı. Önce Richard’a veda etti, sonra da tekneye binerek uzaklara yol aldı. Bir gün bile vazgeçmedi denize açılmaktan.
Serinletici Sinema Kulübü’nde bu hafta Tami Oldham’ın cesaret dolu hikâyesinden ilham alıyoruz. Kaderle inatlaşmaktan vazgeçmeyenlere gelsin… İyi seyirler!
Serinletici Sinema Kulübü puanı:
Fragman:
