Misafir – Nermin Yıldırım

Share

Bana göre Nermin Yıldırım’ın kalemi okuyucularını büyüleyerek onları romanlarının yaşadığı yerlere sürüklüyor. Benim okuduğum ikinci kitabı Misafir. Okurken elimden bırakmak istemeyerek sonunda nelerin olacağını merak ederek okudum. Bazı şeyleri bizim yüzümüze vurmak isteyerek yazmış bu kitabını.

Hayatı aslında bekleyerek geçirilmeyeceğinin hayatın elimizden kayıp gitmeden günlerimizi en güzel şekilde değerlendirmemiz gerektiğini kişiler üzerinden anlatıyor. Aslında bazı şeylerin bir zamanı vardır. Onların da zamanı gelmesini sıkıntıyla beklemek yerine bu günleri en güzel şekilde geçirmemiz gerekir. En önemlisi ise beklemeyerek mutlu olarak yaşamamız gerekir.

Düşmekten korkmamamız gerektiğini düştüğümüzde ilk sarsılacağımızı ama bu sarsıntının bizi hayatı öğrettiğini önemli olanın sarsıntının ilerisindeki ışığı görmemiz gerektiğidir.

Misafir kitabı sizi bir evde karşılıyor. Bu ev diğer evlere benzemiyor. Aslında benzemek istiyor ama benzemesi imkansız. Bu evde pazarları. herkes bir araya geliyor. Her şeyin yerli yerinde olduğunun bir göstergesi. Her şey düzgün görünüyor. Tıpkı mutlu sunuluşlar gibi. Misafirler her pazar bir arada olmalı. Tıpkı mutlu aile portresi gibi. Peki her aile mutlu mudur ? İçlerindeki dalgalanmalar nasıl durulur ?

“Bu yüzden havalandırmada pazar insanlarına değil, pazar çiçeklerine vermiştim dikkatimi. Onların, insanların aksine, kalp kırmayı bilmeyen, sevimli mahluklar olduklarını düşünüyordum.”

Peki Esin buraya nasıl geldi? Kendisi bunu her sorduğunda ona cevap vermek istemeyen kişilerle uğraşmak onu yormuştur. Buraya nasıl geldiğini bilse belki bazı şeyler yerine oturacaktır.

Bu ev bir akıl hastenesidir. Hastalar misafir, hemşireler ise abladır. Evde insan rahat etmelidir ve misafir de misafirliğini bilerek günlerini geçirmelidir.

Rikkat hemşire Esin’de kendi gençliğini gördüğünde ve rahmetli annesi onu ziyarete geldiğinde geçmişin perdeleri yavaş yavaş açılacak. İşte o geçmişi okurken hani bir şey demek imkansız olur; öyle bir duygu ile okuyacaksınız.

Esin’in yaşadıkları ise hani bir şeyler yapmak istersiniz ama yapacak güç bulamasınız işte öyle bir hikaye okuyoruz.  Her sayfasında kendinizden bir şeyler bulacağınız bir roman.

Mutlaka okumanız gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Hayatı beklemeden günlerinizi güzel yaşamanız dileği ile.

“Yaşımdan çok erken çöktüğümün farkındayım ama insanı yaşı değil, hayatı yaşalandırıyor.
Bazen yaşadıkları, bazen de yaşayamadıkları. Kuracak hayali kalmayan, otuzunda bile doksanına varabiliyor. Önce ruh pörsüyor, sonra beden de ona uyuyor.” 


“Ah gençlik, ah çocukluk… Yaşarken kıymeti bilinmeyen sıradan anların uçuculuğu. Mutluluğu hep gelip omza konacak şatafatlı, ağır bir masal kuşu gibi hayal etme hatası.
Yıllarca beklediği şeyin, içinden geçtiği hafif anlarda kanıtlanmış, minik, basit sevinclerden ibaret olduğunu insanın bu kadar geç algılaması, ah.
Şimdi geçmişe dair anımsadığım her anın hamurunda bir çimdik saadet var. En buruk hatıralar bile, sırf ait oldukları zamanın hatırına bahşedilmiş bir haslet bu.” 


“Yorgun ama gösterişli roman kahramanları gibi. Canı çok yanan ve acısını kahkahalara saklayan gerçek insanlar gibi. Kahkahayla gözyaşının birbirine nasıl da benzediğini öğrenmek zorunda kalmış bütün zavallılar gibi. Gülüyoruz.İçimizdekini kimse bilsin istemiyoruz. Herkesten saklıyoruz.Bazen kendimizden bile.” 


“Gözetlendiğinizi bildiğinizde, davranışlarınız doğallığını kaybediyor, hatta sizin davranışlarınıza benzemekten tümüyle çıkıyor. Müthiş rahatsız edici bir şey bu.” 


“İnsan en çok sevdiklerinden korkar, onları yitirmekten.” 


“Büyünce insan daha mı az bencil oluyor, yoksa kendini kendinden bile saklamayı mı öğreniyor?” 


“Kendi toprağında durmayan bütün çiçekler cinayet değil mi? Aşk cinayet değil mi?”


“Sonunda neyle karşılaşacağım önemli fakat razı gelmeyişim, boyun eğmeyişim değil mi asıl önemli olan? Her şey harika olduğu için değil, aksine her şeye rağmen hayata inanmam. Bundan sonra başıma neler gelecek bilmiyorum fakat devam etmenin büyülü, inatçı, ihtişamlı gücünü iliklerimde hissediyorum.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...