Bu Benim Masalım

Share
Ben küçükken her gece anneme masal anlattırırdım. Bazen aynı masalları anlattığını anlayınca; “Başka masal anlat bunu anlattın.” derdim. İşte benim masallar ile yolculuğum böyle başladı. Şimdi sizi içinde benim de masalımın olduğu on altı farklı yazarın masallarına doğru yolculuğa çıkaracağım. Bu güzel yolculuğa hazır mısınız?
İçinde on altı tane masal bulunan bu kitabın amacı masalların büyülü dünyasına sizleri davet etmek. Bu davette sevgiyi, arkadaşlığı, mutluluğu, yardımlaşmayı, önyargılı olmanın yaşamı kötü etkilediğini, kimse ile kendini karşılaştırmamak gerektiğini, elindekilerin kıymetini bilmeyi, dürüstlüğü, çevreyi korumanın önemini yeniden tadacaksınız. Bu tad ile yaşamınız yeniden aydınlanacak. Zaten masallarda bunun için var değil mi?
Bu kitabı her yaştan kişinin okumasını isterim. Çünkü hayatın akışına sürüklenirken ufak da olsa bazı kırıntıları unutabiliyoruz. Unuttuğumuz bu kırıntılar bizi biz yapan özellikleri de sürükleyip götürüyorlar. Bir bakmışız sadece bir beden olarak yaşıyoruz. Ruhumuz bütün kırıntıları ile yok olmuş. İşte bunu engellemek bizlerin elinde. Okuyarak, öğrenerek ve en önemlisi de dinleyerek bu kırıntıları yeniden çağırmak bizlerin yapabileceği bir şey.  Onları çağırmanın yollarından biri bana göre masal okumak. Masallar ile büyüyoruz. Fark etmesekte masallar ile yaşam serüvenimize devam ediyoruz. Bu masal kitabının da sizin yaşamınızda bir etkisi olmasını diliyorum.
On altı masalın birbirinden güzel olay örgüsü vardı. Masalların içinde yatan öğretici unsurlar ilmek ilmek serpiştirilerek yaratılan karakterlere hayat vermiş. Sanki onlar yanı başınızda ve siz onları izliyorsunuz. İzlerken de yaşadığınız hayatı düşünüyorsunuz. Düşünürken fark ediyorsunuz. Fark etmek işte asıl unsur bu. Anlatılan öğretici unsuru fark etmek. Bundan sonrasında ise bu farkındalık ile yaşamınıza devam etmeniz dileği ile.
İlk masal Ayşenur Üçtaş’ın kaleme aldığı Arda’nın Yolculuğu. Arda’nın büyükbabası ona yatmadan önce Aladdin’in Sihirli Lambası masalını okurken Arda bu lambayı çok merak etmiş. Bu masal anlatılırken aslında yanlarında biri daha varmış. Yıldız Peri. Büyükbaba odadan çıktıktan sonra Yıldız Peri görünür olmuş ve Arda ile lambanın peşine düştükleri yolculuğu okuyoruz.
İkinci masal Nurçin Arlı’nın yazdığı Nokta İle Virgül. İlk başta şunu söylemem gerekiyor bu masalın başlangıcıyla yüzümde oluşan tebessüm etkisiyle masalı okumaya başladım. Bu tebessüm Nokta’yı tanımam ile devam ederken aslında hayatımızda bazı şeylere Nokta koymamız gerektiğini fark ettim. Virgül ile de bazı şeyleri kesmemiz ya da ara vermemiz gerektiği gibi. Uzak çok uzak köylerin birinde Nokta isminde bir kız çocuğu yaşarmış. Bu ismi ona dedesi vermiş.
“Bu ahir zamanda, yaşanılan zulümlere, kavgalara, dövüşlere; açlığa, susuzluğa; her türlü kötülüğe konulan Nokta olsun torunumun adı.”  
Nokta büyürken dedesi uzak diyarlara göç etmiş.Bu diyardan gelemezmiş. Nokta büyüdüğünde çok yaramaz bir kız olmuş. Bunu o diyardan gören dedesi dayanamamış ve oraya Virgül isminde bir köpek göndermiş. İşte masal Nokta’nın Virgül ile yaşadığı olaylarla devam ediyor.
Üçüncü masal Rıdvan Yılmaz’ın yazdığı İyi Kalpli Köylü Aile. Köyün birinde yaşayan karı koca küçük bir odada yaşarlarmış. Ancak çocukları olmazmış. Bunun için dua ederlermiş. Geçimlerini sağlamak için pazardan sebze satarken karşılarına aksakallı, yelesi kendinden uzun bir derviş çıkmış. Masal yaşadıkları olaylar ile devam ederken yapılan iyiliklerin bize geri döneceğini bu iyiliklerin asla unutulmayacağını bize hatırlatır.
Dördüncü masal Derya Aynacı’nın yazdığı Deniz’in Dünyası. Bu Deniz’in hikayesi. onun hikayesinde hayal kurmanın ne kadar önemli olduğunu, sevginin gücüne bir kez daha şahit oluyoruz.
“Deniz sakın hayal kurmaktan vazgeçme olur mu? Çünkü her şeye sen karar veriyorsun.”
Beşinci masal Gamze Tuzcuoğlu’nun yazdığı Tonton Ve Arkadaşları. Arkadaşlık bizim hayatımızda önemli bir role sahip. Arkadaşlık ile harmanlanan sevgi ise hayatımıza mutluluk katarken hayatın belki de en güzel gülümsemesi yanımıza konuyor. Tıpkı Tonton ve arkadaşlarının yanına konan gülümseme gibi. Yazarın da dediği gibi;“Mutluluk bulaşıcıdır.”
Tonton adında fil yavrusu uyandığında annesinin ona hazırladığı nefis kahvaltıyı yapmadan önce arkadaşları ile göl kenarına gitmek için izin istemiş. O hazırlanırken arkadaşları da onu almaya gelmiş. Konuşurlarken arkadaşları Miki ‘nin vitamin almadığı için hasta olduğunu öğrenmeleri ile masal bir anda arkadaşlığın önemine dem vuruyor.
“… önemli olan arkadaşlık ve zor gününde arkadaşının yanında olmak.”
Altıncı masal Nurcan Doğan’ın yazdığı Yıldız, Elma Kurdu, Karınca, Bir Kız Çocuğu Ve Bir Avuç Kum. Dünya’da herkesin var olma sebebi varmış. Peki onların var olma sebebi neymiş? Paylaşmanın, özgürlüğün, hayallerin, mutluluğun önemini anlatan bir masal. Peki ya bizim var olma sebebimiz nedir?
“Oysa dünyada herkese ve her şeye yer varmış. Sıcacık bir evde bir çocuğa, kırmızı bir elmanın çekirdek evinde bir kurtçuğa…. Paylaşmaya değermiş dünya, yok etmeden güzellikleri bir arada yaşamaya, birbirlerine yol vermeye ve tüm yaşamlara müsade etmeye değermiş.”
 
“… dünyadaki varlığının mutluluğu paylaşarak daha anlamlı kılmak olduğuna karar vermiş.”
 
“… böylece insanların hayal gücünü ve o güçle her şeyin mümkün olduğunu, ayrıca bir insanın özgürlüğünde sınırsızca var olmayı keşfetmiş.”
Yedinci masal Aslı Şeker’in yazdığı Dünya’ya Düşen Şey. Aynanın olmadığı bir dünyaya ayna düşerse ne olurmuş? Kendi yansımalarından korkan bu kişiler aynayı görse ne yaparmış?
Oturdukça tombikleşen yanakları pembeleşen küçük bir kız çocuğu yere düşen eşyanın çıkardığı sese doğru yürümüş. Masal onun ve aynanın konuşmaları ile şekillenirken aslında ayna kavramını bir kez daha fark ediyoruz. Aynada ne görmek istiyoruz ? Ayna bize ne gösteriyor ?
“Dünyada, insanların bin bir yüzünü gördüm. Hepsi saatlerce karşımda kendilerine bakarlardı. Süslenirler ve boyanırlardı. Ben hepsinin en bakımsız ve en bakımlı halini görürdüm. Bana ağlarlar, arkadaşlarına numaradan gülerlerdi. Koca bir kandırmaca. Bende gördükleri yansımalarında iyi görünmek onlara yetiyordu.”
Sekizinci masal benim yazdığım Yaşlı Oyuncakçı. Yardımlaşmanın önemini Yaşlı Oyuncakçı’nın yardıma muhtaç çocuklar için yaptığı tahtadan ayakkabılar ile anlamak istedim. Çocukları mutlu etmenin öneminden amacın olmasının yaşattığı sevinci ve bir kişinin yaşamının yardım ile değişimini yazdım. Umarım okuduğunuzda seversiniz. Okuduğunuz zaman bana olumlu/olumsuz yorumlarınızı yazarsanız çok mutlu olurum.
Gelelim konusuna; uzak ülkelerin birinde yaşlı oyuncakçı yaşarmış. Bir akşam yatağa gitmeden önce yanına bir peri gelmiş. Peri ondan yardıma muhtaç çocuklar için oyuncak yapması onlara yardım etmesini istemiş. Masalımın devamında da yaşanılan olayları okuyorsunuz. Umarım masalımı beğenirsiniz.
“Kendinizi üzdüğünüzün farkındayım ama hiçbir şey için geç değil. Eğer o çocuklara tahtadan ayakkabı yaparsanız onlara yardım etmiş olacaksınız. Onların yüzlerinde gülümseme olacak.”
 
Dokuzuncu masal Naciye Demirkol’un yazdığı Miço’nun Arkadaşları Ve Neşeli Tüy. Güzel bir ormanın içinde Miço ve arkadaşları hep bir arada yaşarmış. Bir gün ormanda yaralı bir tavus kuşuna rastlamışlar. Adı Neşeli Tüymüş. Avcıların onu yaralayıp onu bırakıp gittiğini ve onun kaybolduğunu anlayınca ona yardım etmeye karar vermişler. Masalda onların Neşeli Tüy ile karşılaştıktan sonra yaşadıklarını okuyoruz.
Onuncu masal Sevda Bilik’in yazdığı Uç Uç Böceğim. Dünya’yı gezmek için yolculuğa çıkmış Uğur böceği. Bu yolculukta başına gelen olayları okuyoruz. Bu masalda bir kişinin bile hayatında yer edinmenin önemini, yardımlaşmanın değerini, dostluk ve arkadaşlığın kıymetini uğur böceğinin yaptıkları ile bir kez daha şahit oluyoruz. “Aslında büyük olmak değil büyük düşünmek daha önemlidir.” Büyük düşündükçe etrafımızdaki bir çok kişiye yardımcı oluruz.
On birinci masal Ali Yancar’ın yazdığı Susuz Kalan Orman. Ormanın içinde kahverenginin tüm renklerini taşıyan sincaplar, zıp zıp zıplayan tavşanlar, gökyüzünde söyledikleri şarkılarla kulakları tırmalayan kargalar ve kurnazlıkları ile ünlenmiş tilki ve daha bir çok hayvan yaşarmış. Ormanda yaşadıklarını okuyoruz bu masalda. Bize bir elin nesi var iki elin sesi var atasözünü anımsattırıyor bu masal. Yardımlaşmanın önemini, önemli bir şeylerin yapmanın mutluluğunu anlatıyor.
 
“Bir daha kimseye iftira atma. Görmediğin bir şeyle ilgili kesin bir şey söyleme.”
On ikinci masal Selin Unur’un yazdığı Masal Perisi. Tavşan ailesinin sevimli üyesi Bella’nın uyku ile arası hiç iyi değilmiş. Bir akşam uykuya dalmış ve karşısına Masal Perisi çıkmış. O geceleri uyku vaktinde uyuyan çocukların rüyalarına girer onların çok güzel vakit geçirmesini sağlarmış. Bella’nın rüyasında ve daha sonrasında yaşadıklarını okuyoruz.
On üçüncü masal Ayşegül Poyrazoğlu’nun yazdığı Pudra Şekeri ile Şelale. Şelale isminde bir baykuşun hiç arkadaşı yokmuş. Bir gün hayal ederken bir anda karşısında tek boynuzlu olan beyaz kanatlı bir at belirivermiş. İsmi Pudra Şekerimiş. Şelale şaşkınlıkla yeni arkadaşına bakarken aklında olan iki dileği de varmış. Bu masalda bu iki dileğin nasıl gerçekleştiğini okuyoruz. Kitap okumanın önemini ve çevreye duyarlılığı kalemi ile işlemiş yazar.
On dördüncü masal Gülnur Başçınar’ın yazdığı Doğa Meleği. Küçük bir evde anne ve babası ile yaşayan şirin küçük bir kız çocuğunun gördüğü rüyayı okuyoruz. Çevreye duyarlılığı, insanları farklı diye dışlamamanın önemini, yardımlaşmanın güzelliğini, mutluluğun paylaşıldığını anlatmış.
On beşinci masal Gamze Kataroğlu’nun yazdığı Ne Dilediğine Dikkat Et Bir Gün Gerçekleşir. Çok güzel tatlı mı talı bir kızın hayali kelebekler gibi özgürce uçmak onlar gibi olmakmış. Ancak dileği gerçekleşince hiçbir şey umduğu gibi gitmemiş. Hiçbir şey istediği gibi gelişmemiş. Yazarın amacı kendimizi olduğumuz gibi sevmemiz gerektiğini dile getirmiş.
On altıncı öykü Ömer Çevik’in yazdığı Aç Gözlü Kurnaz. Saf ve kurnaz iki arkadaşın yaşadıklarını okuyoruz. Ben okurken yazarın hayal gücünün sonsuzluğundan ve hayatta yaşanılabilecek bir durumu hayal unsuru ile birleştirmesini onun kaleminin gücüne bağladım.
“İşte hayat böyledir, bazen elimizdeki ile yetinmeyip yalanla, hileyle fazlasını istersek elimizdekinden de oluruz.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...