Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi – F. Scott Fitzgerald

Share

Bu kitabı okurken aklıma Can Yücel’in “Tersten Yaşamak” şiiri geldi. Yaşam ilerledikçe yaşlanmak yerine gençleşmeye başlasaydık hayat nasıl olurdu?

Bebeksiniz ama 70 yaşında yapabilceğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz. Hatta Benjamin Button 70 yaşındaki bir kişi nasıl görünüyorsa öyle dünyaya geldi. Yanlış okumadınız. Benjamin Button dünyaya 70 yaşında bir insan nasıl görünüyorsa neler yapabiliyorsa onu yapabilen bir olarak doğduğunda herkes şaşkına döndü. Bir bebek beklenirken 70 yaşında birini karşısında görünce Bay Button ne yapacağını bilemedi. Kitabın adı gibi Benjamin Button’ın tuhaf hikayesi başlamış oluyor.

70 yaşındaki bir insanın bilgisi ile dünyaya gelen Benjamin’i bebek yapmaya çalışan bir baba okudum. Aslında hayatın akışı değiştiğinde normal olan neyse ona dönmeye çalışan bir insan modeli oluşturuyor Bay Button. Değişimi, farklılığı, insanların ne düşündüğünü umursayan bir baba.

Benjamin’in sıra dışı denilecek hayatını okurken onunla birlikte büyürken gençleştim. Onun yaşadıklarını okurken aslında “tersten yaşamak” olgusunun nasıl olacağına şahit oldum. Normalde büyürken yaşlanırken o büyürken gençleşiyordu. Yaşamı da sıra dışı olduğu için kolay değildi. Onun ayak uydurması gereken bir durum olduğunda yaşı ona hep engel oluyordu.

Benjamin normal bir insanın yaşadıklarını yaşadı. Askere gitti, okudu, evlendi. Ancak bunların oluş şekli, zamanları okuyucuyu etkileyecek türden.

Yazar, eseri uzun öykü şeklinde kaleme almıştır. Biraz daha uzun olsaydı bence eser daha da mükemmel olurdu. Benjamin’in hayatını daha ayrıntılı okumak isterdim. Yine de çok keyifli bir yolculuktu. Sıra dışı bir konuda kitap okumak isterseniz bakmanızı öneririm.

“Sizse en romantik yaşınızdasınız,” diye devam etti, elli. Yirmi beş yaş dünyaya fazla düşkün; otuz yaş fazla çalışmaktan yorgun; kırk yaş anlatılması bir sigarayı bitirecek kadar uzun süren hikâyelerin yaşı; altmış, ah, altmış yaş yetmişe çok yakın; ama elli, olgun bir yaş. Elliyi seviyorum.”

“Ama bir şeyleri yapmanın bir doğru, bir de yanlış şekli vardır.”

Dipnot: Can Yücel Tersten Yaşamak şiiri

“Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak
Daha güzel,
hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Camide, musalla taşında uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içersinde,
Herkes karşınızda saf durmuş,
iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette.
Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve
ağırbaşlı olarak. Herkes etrafınızda,
büyük bir itibar, iltifatlar,
çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor,
aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev….
Altmışlı yaşlara kadar her
şey garanti,
huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor,
kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk
başladığınız gün size hoş geldin
hediyesi olarak bir plaket ve altın kol
saati veriyor patronunuz..
Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir
makamdan tecrübeli bir insan
olarak işe başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda el pençe divan…
Vücudunuzda da bazı hoşa giden
dirilişler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonsal aktiviteler
artıyor, fevkalade….
Aman ne güzel günler başlıyor…
Derken bir gün
patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, “fazla çalıştın” diyor,
“artık eve dön, işi bırak,
okumaya başla, harçlığın benden olsun…”
Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken, anne ve babanız sizi götürüp
getirmeye başlıyor,
araba kullanma derdi de yok artık….
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar,
“evde otur, keyfine bak,
oyuncaklarınla oyna”
diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor,
zaman zaman altınızı bile temizliyorlar,
hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve
hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken
anneniz bir gün size süt verme kararını
alıyor ve
başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde,
her an ve
en taze şeklinde hazır.
Bir gün
karanlık fakat güvenli ve ılık bir ortama
giriyorsunuz.
Beslenmek için
ağzınızı açmaya dahi gerek yok;
Bir kordondan besleniyor,
sıcacık,
yumuşacık,
gürültü ve patırtısız bir
ortamda döne döne yaşıyorsunuz.
Sonra küçülüyor, küçülüyor,
ufacık bir
hücre halini
alıyorsunuz. Ve günün
birinde
hayatınız bitiyor…”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...