by Hayaller güzeldir, imkansızdır, büyüleyicidir. Aynı zamanda sabun köpüğüne benzer ve de çay kaşıkları gibi çabucak kaybolmaya meyillidir. Fakat bazı hayaller vardır ki tutkuya dönüşür, gerçekleşmesi imkansız olduğu kadar vazgeçmek de imkansızdır.
Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi Flashdance ile hayalini gerçeğe dönüştürmeye çalışan genç bir kızın hikayesini hayranlıkla izleyeceğiz…
Tek bir hayal…
Alex Owen sıradan bir genç kız olmaktan çok uzaktı. Gündüzleri bir inşaatta kaynakçı olarak çalışıyor; geceleri ise bir barda dans hünerlerini sergiliyordu. Yaşamını sürdürebilmesi için her iki işten kazandığı paraya da ihtiyacı vardı. İşlerinden arta kalan zamanda Alex yalnızca ve yalnızca dans ediyordu. Ne de olsa tek bir hayali vardı: Günün birinde profesyonel dansçı olmak…
Kötü sürprizler.
Alex hayatın ona hazırladığı kötü sürprizlere küçük yaşlarından beri alışıktı. Genç yaşına rağmen hırsı ve cesareti sayesinde hayatta kalmayı başarabilmişti. Bir ailesi yoktu, onunla ilgilenebilecek kimse yoktu. Köpeği Grunt ve yaşadığı izbe ev dışında benim diyebileceği hiçbir şey yoktu. Bazı zamanlar isyan etse de hayatını böyle kabullenmişti. Dans ederek hayatta kalabileceğini keşfettiğinden beri bu arzusu hiç dinmemişti. Tam tersine her gün daha da alevlenmişti.
‘Hırçın ve hırslı’
Dansı hayat amacı olarak gören Alex, Pittsburg Dans Akademisi’nde eğitim almak istiyordu. Ne yazık ki orada eğitim almak şöyle dursun seçmeleri kazanabileceğini bile düşünmüyordu. Hırçın ve hırslı mizacını dans hareketlerine yansıtıyor olabilirdi, bu dans gece kulübünde bir hayli ilgi çekiyor da olabilirdi fakat akademi onu bu haliyle kabul etmezdi.
İşler biraz karışabilir.
Alex dans hayalleri ile öylesine meşguldü ki çevresinde ilgisini çekmeye çalışan biri olduğunun bile farkında değildi. Kulüpte büyüleyici dans figürlerini sergilediği bir akşam büyük bir hayran kazanmıştı. Bu hayranı aynı zamanda patronu Nick Hurley idi. İşler burada biraz(cık) karışıyordu ne yazık ki; çünkü Alex ne aşk arıyor ne de patronu ile bir ilişkiye sıcak bakıyordu. Yine de birinin ona kendini güvende hissettirmesi hoşuna gitmişti. Hayatında ilk defa onu koruyup kollayan biri olduğu düşüncesi kalbini ısıtmıştı.
Hayat…
Nick, Alex’in kendisine de dansına da hayran kalmıştı. Onun gibi birinin neden kaynakçılık yaptığını anlayabilmiş değildi. Alex bu durumu anlamasını beklemiyordu zaten ama ne de olsa bir kız hayatını kazanmak zorundaydı. Alex de kendi bildiği yollardan hayatını kazanmaya ve bunu hayallerinde de başarmaya çalışıyordu. Ne yazık ki ihtiyacı olan cesarete henüz erişememişti. İçten içe hissettiği yetersiz olduğu düşüncesi, onu harekete geçmeye zorluyordu.
Gerilim…
Ne kadar dirense de Nick’e kalbini kaptırmıştı Alex. Yalnızca vücudu değil, kalbi de durmadan dans ediyordu, hatta midesindeki kelebekler de. Fakat hassas bir çizginin üzerinde yürüyorlardı. Küçük de olsa bir hata onların yollarını farklı yönlere savurabilirdi. Alex’in hata olarak gördüğü fakat Nick’in ona yardım etmeye çalıştığı bir anda aralarındaki gerilim koptu. Dans okulunun seçmelerine girmeye hak kazanan Alex, bunu aslında Nick’in sanat kurulundaki dostlarının ayarladığını öğrenince büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Hayal kırıklığı saniyeler içerisinde büyük bir öfke nöbetine dönüştü.
Savaşçı ve dansçı!
Ne kadar öfkelense de sonunda bunun onun için bir şansa olduğunu görmeyi başardı. Bunu görmesini sağlayan da sevdiği birini kaybetmenin verdiği acıydı. Seçmelere katılmaya karar veren Alex için hayatının belki de en zor günüydü. Jürinin karşısına geçti, dans figürlerini sergilemeye başladı. Tökezledi ve yere düştü. Vazgeçmedi, tekrar baştan başladı. Bu kez kolayca pes etmeyecekti. Çünkü o bir savaşçı ve dansçıydı. Yetenek, cesaret ve hayalleri ile kuşatılmıştı Alex. Ve dünyayı kuşatmak için harekete geçmişti.
İyi seyirler…
“Anlamıyor musun?
Hayalini bırakırsan ölürsün.”
Serinletici Sinema Kulübü puanı:
