Serinletici Sinema Kulübü: Their Finest

Share

İnsan, ömrüne neler sığdırmıyor ki? Savaş, hüzün, aşk, ihanet, mutluluk, gözyaşı ve daha neler neler… Bunların her biri kendi içinde bambaşka hikayelere doğru yolculuğa çıkıyor. Ama burada amaç bir yere varabilmekten ziyade yolculuğun ta kendisi…

Serinletici Sinema Kulübü haftanın filmi ‘Their Finest’ ile sizlere işte böylesine unutulmaz bir yol hikayesi sunuyor.

Londra, 1940 yılıydı.
II. Dünya Savaşı tüm korkunçluğuyla devam ediyordu. Her yere hüzün ve korku sinmişti. Herkesin bir parça umuda ihtiyacı vardı. Hani ‘her şeyin güzel olacağına dair’ o tuhaf inanca… İngilizler bu sebeple ABD ile ortaklaşa çalışarak film çekmeye karar vermişlerdi. Zordu evet ama imkansız değildi. Karanlık bulutları bir anlık da olsa unutmak, herkes için en iyisiydi.

Savaş ve kadınlar…
Savaş zamanları hayatta kalmak zordu. Daha zoru ise iş bulmaktı. Catrin kendine bakanlıkta bir iş bulmuştu. Fazlasıyla şanslıydı. Catrin, İstihbarat Bakanlığı’na sekreter olarak alınmıştı. Görevi, halkın moralini yükseltmek için çekilecek bir filmde önemsiz diyalogları yazmaktı. Daha doğrusu ‘önemsiz kadın diyaloglarını’. Ne de olsa savaşta kadınlara yer yoktu. Savaş güçlü ve kahraman erkeklerin çarpıştığı bir yerdi.

‘Catrin Cole Diyalog Okulu’
Kadınlarla ilgili bu denli ön yargıların olduğu zamanlarda Catrin için her şey bunaltıcı ve zordu. Yazar Tom Buckley de kesinlikle hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu. Önceleri birkaç cümle yazarken yavaş yavaş senaryonun her yerine dahil olmuştu Catrin. Dahası çekecekleri filmde başrole kadın oyuncu bile kabul ettirmeyi başarmıştı. Catrin’in yeteneği ve zekası herkesi etkilemişti.

Fena bir vurulma sahnesi!
Yazar Buckley ise Catrin’in yeteneğine mi yoksa kendisine mi daha fazla vurulduğunu kestiremiyordu. Belki de o hoş gülümsemesiydi. Ya da nükteli konuşmaları… Kısacası Catrin’deki her şeydi. Anlamadan bu güzel kadına vurulmuştu. Peki ya Catrin? Kendini dinleme fırsatı olsaydı, Buckley’e karşı bir şeyler hissettiğini anlaması çok da uzun sürmezdi. Onu kendine getirecek bir şey olmalıydı. İşte tam o sırada ‘ihanet’ duygusuyla sarsıldı.

Beklenilen son.
Güvendiği limanı apar topar terk eden Catrin için, kendini başka bir erkeğe adamak çok zordu. Tom Buckley’i reddetmesi de bu sebeptendi. Kendini işine vermek istiyordu. Film çekimleri için ‘tüm hızıyla’ gidiyor demek biraz yanlış olurdu. Türlü aksaklıklar yaşanıyordu. Ve haftalardır bekledikleri ‘son’ bir türlü gelmiyordu. Bir şeyler yapması gerekiyordu…

An meselesi…
Catrin’in çabalarıyla, uzun süredir beklenen son ortaya çıkmıştı. Catrin’in çabası yalnızca filme yönelik değildi. Tom için de çaba göstermişti. Kaybettiği umudun Tom Buckley’de saklı olduğunu biliyordu. Kavuşmaları an meselesiydi. İkisi hakkında yazılabilecek tek şey ‘mutlu son’du. Keşke kader de bizimle aynı fikirde olsaydı…

Daha güçlü!
Hayatını ‘mutlu son’a adayanlara inat, hüzünlü bir sondu yaşananlar. İliklerine kadar acı yüklü; fakat her biri doğruydu. Bir insanın yaralarıyla daha güçlü olabileceğini bilenlerdenseniz, bu pazartesi amacınız Catrin Cole’dan ilham almak olsun… Çünkü kendisi büyük kaosların içinden geçip, savaşlara aldırmaksızın kadınlara yönelik ön yargıları yıkmayı kendine görev edinmiş müthiş bir kahraman!

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...