Minka Abla – Panait Istrati

Share

Yazar ile tanışma kitabım oldu Minka Abla. Yazarın dilini sevdim ben, ancak yazarın betimlemeler ile olayları ve kişileri anlattığını söylemem gerek. Bunu bilerek kitaba başlayın.

“Balkanlar’ın Gorkisi” olarak bilinen yazar, bizi Tuna Nehri’ne kavuşmaya can atan Seret Deresi’nin etrafına kurulmuş bir köye götürüyor. Bu köyde yaşayan halk sefalet içinde, yoksulluğun gözler önünde olduğu, doğanın gücünü bildikleri için ellerinden hiçbir şey gelmeyen sadece dua ederek yaşamlarına devam ederler.

Bu köyde yaşayan Minka Abla herkese yardım etmek için elinden geleni yapan, insanları seven, onlar üzüldüğünde üzülen biri. Her şey akıp giderken kardeşi Zamfir iki tane tayı kaybedince olayların seyri değişir. Minka Abla tayların nerede olduğunu anlar ve tayları alır, eve getirir. Ancak bu olaydan sonra dedikodu kazanı kaynar ve Minka Abla’nın adı çıkar. Babası da bu yüzden onu zengin bir adam olan Sima ile evlendirir. Günah işlediğini düşünen kızının ismi ancak böyle temizlenecektir ona göre. Fakat onun sevdiği Minku’dur ve aşk çoktan yüreğine işlemiştir.

“Hemen fark ediliyordu ki, birbirleri için yaratılmışlar ve kalpleri, bütün çileleri çekmiş, daha başkalarını da çekmeye hazır, hiçbir şeyin sarsamayacağı bir bağla kenetlenmişti.”

Minka Abla’nın hayatındaki en önemli değişimleri, kararların etkisini ve gerçekleri okuyacaksınız bu kitapta.

“Ablanın Andrey babanın oğlu Minku’yu sevdiğini, onun da Ablayı sevdiğini biliyorum, yani; sazı hep birlikte biçmenin yolunu bulduklarını herkes gibi ben de görüyordum. Günah işlemek bu mudur?”

“Sevmek nedir?” sorusunu sıklıkla soracaksınız bu kitapta. Sevdiği için yapılan şeyleri düşüneceksiniz. Kitabı okurken bilindik, gördüğümüz olayları rastlayacaksınız. Kitabın seyrini bir yere kadar tatmin ettim ancak sonra şartların insanları nasıl da değiştirebileceğine şahit oldum. Bazen çok iyi tanıdığımız kişileri aslında tanımadığımızı anladığımız o zamanlara döndüm. Okuduklarımın yaşamda da yer aldığını bilmek kalbimi biraz kırsa da gerçeklerin yüzüme çarpması hoşuma gitti.

Yazar toplumsal sınıf yapısını eleştirirken aynı zamanda insanların kalıplara konulmasına da gönderme yapıyor. Zengin ve fakir kişileri iç içe yazarak önemli olan şeyin insanın sınıfı değil onun kişiliği olduğuna vurgu yapıyor.

Bazı kitapların sayfa sayısı azdır ancak etkisi büyüktür. İşte bu kitabın da benim için etkisi büyük oldu. Verdiğimiz ve uyguladığımız her kararın hayatımıza etkisini ve insanları ancak şartlar değiştiğinde veya kendilerini oldukları gibi gösterdiklerinde daha iyi tanıdığımızı yeniden hatırlattı.

Eğer bu tarz kitaplar okumaktan hoşlanıyorsanız bu kitaba bakabilirsiniz.

“Çünkü sevda Doğu‘da her insan solucanının içinde ışıldayan ve günün birinde volkan olabilen bir kıvılcımdır.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...