by Güneş Sistemi, Dünya’nın etrafında döndüğü güneş de dahil olmak üzere, birçok gezegen, uyduları, asteroitleri, kuyruklu yıldızları ve diğer küçük gök cisimlerini içeren bir sistemdir. Güneş Sistemi, evrende keşfedilen tek güneş sistemi değildir, ancak bizim için en yakın ve en iyi incelenen olanıdır.
Güneş Sistemi, güneşin merkezinde bulunan gezegenler, asteroid kuşakları, Jüpiter ve Satürn’ün ötesindeki Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu olmak üzere çeşitli bölgelere ayrılmıştır.
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpiter, güneşten 778 milyon kilometre uzakta bulunur. Bu gezegenin en büyük özelliği, kütlesi nedeniyle birçok uydusunu ve halkalarını koruyabilmesidir. Jüpiter’in uyduları arasında en büyüğü olan Ganymede, Güneş Sistemi’nde bilinen en büyük uydu olarak bilinmektedir.
Diğer büyük gezegenler ise Satürn, Uranüs ve Neptün’dür. Satürn, çevresindeki büyük halkalarıyla bilinir. Uranüs ve Neptün, Jüpiter ve Satürn gibi daha büyük gaz devleri ile karşılaştırıldığında daha küçüktür ve daha fazla buz ve kayadan oluşan bir yapıya sahiptir.
Güneş Sistemi’nde birçok uydu ve gezegen dışı araç keşif görevleri gerçekleştirildi. 1960’ların sonlarında, NASA’nın Ay’a Apollo programı sayesinde Ay’a insanlı bir iniş gerçekleştirildi. Daha sonra 1970’lerde NASA, gezegenler arasında keşifler yapmak için Voyager 1 ve Voyager 2 adlı uzay sondalarını fırlattı. Bu sondalar, Güneş Sistemi’nin en uzak noktalarına kadar keşifler yaptı ve bize çok sayıda yeni bilgi ve görüntü sağladı.
Son yıllarda, Mars’a iniş yapan keşif araçları ve Güneş Sistemi’nin dışında bulunan Kepler Uzay Teleskobu sayesinde, keşfedilmemiş dünya benzeri gezegenlerin sayısı arttı. Bunlar, yaşamın var olabileceği özelliklere sahip olabilecekleri için bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı.
Güneş Sistemi, uzay keşifleri için araştırmacıların ilgi odağı olmaya devam ediyor ve bize evrenin nasıl çalıştığına dair önemli bilgiler sağlıyor.
