Karanlık Yüz – Kurt Wallander 1, Henning Mankell

Share

Sizleri 1990 yılına götüreceğim. İsveç’in soğuk geçen kışlarından birisinde yaşlı bir çift vahşice öldürülüyor. Bu olayın yaşandığı yer ise İsveç’in kasabalarından birisi. Böyle bir olayın yaşanmayacağı bir bölge. Kurbanların komşusu o gece bir terslik olduğunu anlayıp yaşlı çiftin evine gittiğinde gördüğü manzara karşısında polisi arar. İşte bu cinayetin sır perdesini çözmek Kurt Wallander ve ekibine kalmıştır.

“Yaşamın da ölümün de zamanı var.”

Yaşlı adam olay yerinde ölmüştür ancak eşi hastaneye kaldırılmıştı. Durumu ciddiydi. Hastanedeki odasında da en son söyleyebildiği kelime ise “yabancı” olmuştur.

Kurt Wallander ve ekibinin elindeki tek ipucu bu kelimedir. Soruşturmaya nereden başlayacakları belirsiz ve gizemli bir sır perdesi sizleri bekliyor. “Yabancı” kelimesi basına sızdığında İsveç karışmaya başlayacaktır. İsveç’e iltica olarak gelen kişilerin hedef olarak gösterilmesi ile ırkçılığın siren sesleri de çoktan kendisini gösterecektir.

Kitapta son sayfalara gelene kadar katilin kim veya kimler olduğunu asla bulamadım. Bu durum kitabı keyifle ve merakla okumamı sağladı. Aynı zamanda bir olayı başka olaylara da sebep olmasını ve insanların düşüncelerini de güzel bir şekilde aktarılmış. Kitabı okurken kendimi az olan ipucularının peşinden giden Kurt Wallander’in yanında hissettim.

“Erken yargı yok mu, dedi Kurt Wallander. “Polisin bütün işi bunun üzerine kuruludur, önce yargılara varırsın, sonra bunları çürütür ya da peşinden gidersin.”

Yazar, 12 ödül sahibi. Bu ödüllerin hepsi kitabın içerisinde aldığı yılları ile yazıyor. Ayrıntılı olarak karakterleri ve olayları incelemesi sizi İsveç’in sokaklarında dolaştırıyor. Kurt Wallander çok akıllı bir karakter. Ancak özel hayatında bazı sorunlar mevcut. Bu sorunları çözmeye çalışırken aynı zamanda işine de konsantre olmak zorunda.

Kitapta dikkatimi çeken bir durum ırkçılık gibi hassas bir konuyu devletin yasalarını eleştirerek ve halkın da düşüncelerini empoze ederek sunması oldu. Özellikle devletin büyük bir önem göstermesi gereken bir konu hakkındaki uygulamalarını okurken baya şaşırdım.

Kitabı okurken şu andaki teknolojiyi değil, 1990 yılındaki teknolojiyi düşünerek okumalısınız. Diğer türlü birçok karşılaştırma yaparak ilerleyeceksiniz ve eserin size sunduğu dünyadan uzaklaşacaksınız.

Polisiye türündeki kitaplar okumaktan hoşlanıyorsanız bu seriyi seveceğinizi düşünüyorum.

“Uyku kara bir deliktir zaten. İçinde ne olduğu hakkında hiçbir ipucu vermeyen dipsiz bir kuyu gibidir.”

“Adalet suç işlemiş insanların cezalandırılması demek değildir sadece. Aynı şekilde hiçbir zaman gerçeğin peşini bırakmamamız anlamına da gelir.”

“Ben, sıradan insanların mallarını koruyup güvenlerini sağlamanın polisin işi olduğuna inanmışımdır her zaman. Hala da böyle düşünüyorum. Ama diğer yandan hukuk ve düzenin sürekli yıprandığına tanık oldum. Suç işlemiş gençlerin suça teşvik edildiğini gördüm. Kimse engellemeye çalışmıyor. Şiddetin giderek çoğalan kurbanlarını kimse umursamıyor.”

Fulden Ufacık

İstanbul Üniversitesi’nde işletme eğitimi gören Fulden, okuduğu kitaplar ile kitap sevgisi aşılamayı amaçlıyor. Onun istediği hayatınızdaki dertlerden beş dakika bile olsa uzaklaşıp başka dünyalara yelken açmanızı sağlamak.

You may also like...