Serinletici Sinema Kulübü: Don’t Think Twice

Share

‘Aranızda kötü bir gün geçiren biri var mı?’
Her şey bu cümle ile başladı.

Geçtiğimiz yıl bugünlerde, 90’lı yılların Parliament Sinema Kulübü’nden ilham alarak Serinletici Sinema Kulübü’nü kurduk. Amacımız kötü geçen pazartesi günlerine heyecan, macera, umut ve cesaret katmaktı.

Pazartesi günleri saatin 21.00 olmasını sabırsızlıkla bekleyerek koca bir yılı geride bıraktık. İzledik, yazdık, okuduk, duygulandık. Dolu dolu yaşadık pazartesi gecesi filmlerini…

Serinletici Sinema Kulübü’nün birinci yıl dönümünde sizi Don’t Think Twice filmi ile karşılıyoruz. Bir yıl önce sormaya başladığımız ve halen aklımızı kurcalayan o meşhur soruyu, bu kez haftanın filmi Don’t Think Twice soruyor sizlere: Burada gerçekten kötü bir gün geçiren biri var mı?

Hayat çok kısa, inandığın şeyleri yapman gerek!
Serinletici Sinema Kulübü’nün kuruluş amacı gibi, bir grup arkadaşın bir araya gelişinin hikayesi de bu ilginç cümleyle başladı. Miles, Sam, Jack, Allison, Lindsay ve Bill’den oluşan doğaçlama tiyatro grubu, her akşam seyircilere ‘burada gerçekten kötü bir gün geçiren biri var mı’ sorusunu sordular. Aldıkları cevaplar, adeta doğaçlama birer eğlenceye dönüşüyordu. Karanlık bir günün anıları kahkahalarla renkleniyordu. Ne de olsa inandıkları şeyi yapıyorlardı…

Birkaç tane kural şart.
Bu ilginç grubun, hem hayata hem de oyunlarına biraz şapşallık ve biraz da eğlence katmak için üç kuraldan oluşan kısa bir listeleri vardı:
İlk kural: Evet de!
İkinci kural: Ekip olmak önemli…
Üçüncü kural: Düşünme.

İdealler ve yol ayrımı…
Ekip olmanın önemini anlasalar da bireysel başarının peşinde koşuyordu her biri. Sonunda bir gün şans Jack ve Sam’in kapısını çalıverdi. Tv’nin popüler şovlarından biri olan ‘Weekend Live’ın seçmelerine çağrılmışlardı. Ne yapıp edip bu yeni ekibe dahil olmalıydılar.

Yalnız bir sorun vardı: Jack hep en iyiye ulaşmaya çalışırken Sam şu anda olduğu yerden bir hayli hoşnuttu. Daha fazlasını değil, mutlu olacağı kadar ısırık almak istiyordu pastadan. İdealler ve şimdiki zamanın tezatlığı, bir yol ayrımına gelindiğini gösteriyordu.

Tehlikeli adımlar…
Jack belki tek bir kişiydi; ama onun gidişi ekibin birliği ve beraberliği için atılan ilk tehlikeli adımdı. Jack’in bu kararlı adımını ister istemez ekibin diğer üyeleri de izledi. Biri popüler bir şova katıldı, biri yazar oldu, biri yeteneğini keşfetmeye çalışırken, diğerleri de herkes gibi kendini kurtarmanın peşindeydi. Sahne ışıklarının altında bir tek Sam kalmıştı.

Düş ve düşerken ne yapacağını düşün.
Doğaçlama ustası Del Close şöyle demiş: Düş ve düşerken ne yapacağını düşün.
Sam de düştü. Sonrasında kendini bir kuyuda buldu. Düşünmeye başladı. Kendini, Jack’i, ekibi, doğaçlama halinde ortaya çıkan kahkahaları düşündü. Sonunda vardığı nokta, belki de bu kuyuya ait olduğuydu.

Hayat bize yolumuza devam etmemizi söylüyor sanki?
Zaman gelip geçti… Miles, Sam, Jack, Allison, Lindsay ve Bill sahnede ekip olmanın önemini hatırlayamasalar da arkadaş olduklarını hiçbir zaman unutmadılar. Zor zamanlarda ve mutlu anlarda birbirlerini yalnız bırakmadılar. Hayat onlar için yepyeni sayfalar açsa da gözlerini kapatıp eski sayfalara düşünmeyi ihmal etmediler.

Doğaçlama onların hem geçmişleri, hem şimdiki zamanları hem de gelecekleriydi. Kısacası tiyatro, onların hayatıydı. Ve sahne ışıkları henüz kapanmamıştı.

Yeniden başla!
Hayatın size neler getirdiğini düşünmeyi bırakın, siz hayata neler katıyorsunuz onlara bakın. Cesaret edin ve yeniden başlayın. Korkmayın, başlangıçlar güzeldir.

İyi seyirler…

Ekip olmanın önemini unutmamamız dileğiyle, Serinletici ailesine ithafen…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...