Serinletici Sinema Kulübü: Marley and Me

Share

Sıradan bir yaşam, evlilik, kariyer, güzel bir ev, bir köpek, çocuklar, daha güzel bir ev, daha iyi bir kariyer… Listenin sonu yok. Hayatımıza dönüp bakınca buna benzer listelerin yaşamımızı ele geçirdiğini görüyoruz.

Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi Marley and Me, bu listelerle nasıl başa çıkılabileceğini gösteriyor. Ya da nasıl başa bela olunacağını…

Kendini şaşırtmak gibi bir huyu vardı.
John Grogan, hayatı boyunca kendini şaşırtmış biriydi. Liseyi bitirip bitiremeyeceğini düşünürken kendini üniversiteden şeref derecesiyle mezun olurken bulmuştu. Bir iş bulamayacağını düşünürken en iyi gazetelerden birinde işe başlamıştı. Jen gibi ulaşılmaz bir kadınla asla gelecek görmezken, sonunda onun karısı olmuştu. Hayatın John’u, John’un da hayatı şaşırtmak gibi bir huyu vardı.

Asıl hikayeye geçelim.
Karısı Jen, başarılı bir makale yazarıydı. John ise mesleğinde henüz istediği aşamaya ulaşamamıştı. Belli etmese de karısının kariyer başarısı altında yavaş yavaş eziliyordu. Tam da bu sırada Jen’in çocuk istediğine dair bir fikre kapıldı. Onu çocuk fikrinden vazgeçirmek için yavru bir köpek almaya karar verdi. Asıl hikaye böyle başladı…

Merhaba Marley!
Adını ünlü müzisyen Bob Marley’den almıştı Marley. Yaramazdı, hırçındı, yerinde duramıyordu, giysilere, evdeki mobilyalara zarar vermek en temel göreviydi. Onun dışında ise yemek yemeliydi. Çok ama çok yemek. Bir süre sonra Marley’in neden diğer yavru köpeklerden daha ucuz fiyata satıldığını anladılar. Ama iş işten geçmişti.

Sorunlar ve sorumluluklar…
Marley demek bela demekti. Sorumluluktan öte bir şeydi. Bu köpeğe katlanmak imkansız bir işti. Ama yıllar içinde Marley’e uyum sağlamışlardı. Aslında daha çok onu olduğu gibi kabul etmişlerdi. Ve bu sırada ilk çocukları Patrick dünyaya gelmişti. Jen, bir yandan çocuk, bir yandan iş, bir yandan da ev, bir yandan da Marley’nin sorumluluğunu üstlenmişti.

Eyvah!
Her şey daha korkunç bir hal alamaz derken Jen ikinci çocuğuna hamile olduğunu öğrendi. Bu onun için bir işaretti. Başarılı kariyerinden, daha iyi bir anne olabilmek için vazgeçmişti. İyi bir ev hanımı, iyi bir anne, iyi bir köpek bakıcısı, iyi bir eş… Sorunlar ve sorumluluklar denizinde boğulan Jen için artık kendi hayatından eser yoktu. Ve eğlenceden… Her olayın komik yanını gören Jen ve John’dan eser yoktu artık.

Biraz cesaret lazım…
Jen’in mutsuzluğu, John’u pek de ilgilendirmiyordu. O gün içinde çalışıp akşamları eve gelip çocuklarla eğlenceli vakit geçiriyor, Marley’i yürüyüşe çıkarıyor ve daha iyi bir işin hayalini kuruyordu. Muhabir olmaktı hayali, köşe yazarı değil. Kendisinin söylemeyi asla cesaret edemeyeceği cümleler, bir gün Jen’in dudaklarından döküldü. Eğer işinde mutlu değilse, mutlu olacağı işte çalışması için gerekli destek gelmişti. Ve yeni bir maceraya başlamışlardı.

Yıllar geçmişti.
Marley, haşarılıklarına devam ederken bir yandan da yılların izlerini taşımaya başlamıştı. Yaşlanıyordu. Eski günlerinden şikayet eden Grogan ailesi, şimdi o günlere dönmesi için dua ediyorlardı. Ama zamanı geri almaya kimsenin gücü yetmiyordu. Bolca hırgür, maddi manevi zarar, yaramazlıkla dolu seneler şimdi onlara komik birer anı gibi görünüyordu. Sevgi bağı böyle bir şeydi…

İyi seyirler…

Serinletici Sinema Kulübü puanı:

Fragman:

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...