by Uzun zamandır kendinizi bulmaya çalışıyor ve her seferinde umutsuzluk girdabına doğru sürükleniyorsanız; sizlere ilham kaynağı olacak bir film ile karşınızdayız.
Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi ‘P.S. I Love You‘ ile kendinizi yeniden keşfetmeye ne dersiniz?
Neredeyse!
Holly’nin hayatı ‘neredeyse’ mükemmeldi. Aşık olduğu adamla evlenmişti, biraz maddi sıkıntıları vardı ama çözülemeyecek cinsten değildi. İşini sevmiyordu ama çok da büyütülecek bir şey değildi. Yaşamlarını sürdürebilmeleri için paraya ihtiyaçları vardı ve tabii huzura. Holly küçük şeyleri kafasına takıp büyütüyor ve onu toparlamak her zamanki gibi Gerry’e düşüyordu. Gerry, hayatlarından memnundu, yalnızca Holly’nin biraz daha macera peşinde olmasını isterdi. Tıpkı tanıştıkları zaman olduğu gibi…
Delirmek…
Gerry’nin ümitsiz hastalığı aralarına girene kadar aslında her şey mükemmele yakındı. Gerry’nin uzun süren tedavisi, tümörün ilerleyişi ve Holly’nin Gerry’siz kalışı… Her şey ama her şey gerçek dışıydı. Holly, elinde Gerry’nin küllerlinin durduğu kutuyu tutuyor ve hala olanlara inanamıyordu. Böylesine acı bir sonu hak edecek ne yapmıştı? Çok sevmişti, çok ama çok sevilmişti ve sevdiği adamı çok erken kaybetmişti. Delirmek, tam da hayatının bu dönemi için mükemmel bir plandı.
İmkansız biriydi.
Holly’nin iç karartıcı düşünceleri, Gerry’nin planlarını etkileyemezdi. Ölmüş olabilirdi; fakat ölmeden önce her şeyi planlamıştı. Holly’nin hayatının kararacağını düşünerek ona biraz zaman kazandırmayı aklına koymuştu. Ve bunun için de hasta yatağından inanılmaz bir çaba sarf etti. Holly’e ulaştırılmak üzere mektuplar ve sürprizler hazırladı. Fakat Holly buna hazır değildi; en umutsuz anında Gerry’nin kendisi için hazırladığı sürprizin içine düştü. İmkansız biriydi ve fütursuz…
Şükran borçluydu…
Holly, Gerry’nin mektuplarıyla yavaş yavaş yaşama dönmeye başlamıştı ve kendine yeni bir yaşam amacı buluştu. Her yeni günde Gerry’i yanında hissediyor ve ondan gelecek yeni mektubu bekliyordu. Günler, haftalar ve aylar geçti. Holly zaman zaman umutsuzluğa kapılıyor; fakat Gerry’den gelen bir sonraki planlı adım ona yeniden umut ışığı oluveriyordu. Bu durumun sonsuza kadar süremeyeceğini biliyordu, yine de her bir kelime için şükran borçluydu. Bu mektuplar olmasa ne yapardı bilemiyordu.
Aradan geçen yıllara rağmen…
Mektuplar Holly’i, Gerry ile tanıştıkları yere sürüklemişti, yani İrlanda’ya. Tanıştıkları gün, Holly yine bugünkü gibi kaybolmuştu ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Gerry yardımına koşmuştu. O günden sonra hiç ayrılmamışlardı, taa ki öldüğü güne dek. Aradan geçen yıllara rağmen Holly yine kim olduğunu ve ne yapmak istediğini bilmiyordu. Hep bir şeyler yaratmak istemişti, sanatçı ruhluydu. Ama hayat şartları bir emlak bürosunda çalışmayı uygun görmüştü ona. Üstüne bir de çok sevdiği kocasını kaybetmişti. Peki ama ne yapması gerekiyordu?
Tek önemli gerçek.
Holly, her ne kadar Gerry yanında gibi davranmaya çalışsa da değildi. Dahası mektupların da sonu gelmişti. Bundan sonra ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Sonsuz bir karanlığın ortasında kalmıştı sanki. Kendini dış dünyaya kapatmış ve acısıyla bir başına kalmıştı. Gerry’i kaybetmişti, sevdiği adam geri gelmeyecekti ve tek önemli gerçek buydu. Bu gerçeği kabullenmek ona acı veriyordu. Devam edebileceğini düşünmediği bir anda başına hiç de ummadığı bir şey geldi: Yaratıcılık!
Yoluna devam edecekti…
Her daim bir şeyler yaratmayı isteyen Holly kendini bir anda ayakkabı tasarlarken buldu. Her tasarladığı ayakkabıda kendini buldu. Hem acılarını hem de umutlarını buldu. Gerry’nin cesaretinde bulmuştu aslında umudu sadece hayallerine giden yolu bulması uzun sürmüştü. Gerry, kelimeleriyle Holly’i kurtarmıştı, hayata döndürmüştü. Biraz cesaret ve bolca umutla Holly yoluna devam edecekti, kalbinde yaşattığı sevgili kocası Gerry ile…
İyi seyirler…
Serinletici Sinema Kulübü puanı:
Fragman:
