Kader dedikleri nedir? Kim yazar, kim çizer? Gerçekten alnımıza yazılmış mıdır? Ve esas soru: Kaderimizden kaçabilir miyiz?
Serinletici Sinema Kulübü’nde haftanın filmi ‘The Adjustment Bureau’ ile ‘kader’imizi bilim kurgu dünyasının ellerine bırakıyoruz. Daha doğrusu bırakıyoruz ve ardımıza bakmadan kaçmaya başlıyoruz!
Philip K. Dick’in kısa öyküsünden beyazperdeye uyarlanan The Adjustment Bureau; aksiyon, macera ve aşk dolu bir hikaye. David ile Elise’nin kaderlerinden kaçışının hikayesi…
David, senatörlüğe aday, azimli ve hırslı biridir. Hayattaki en büyük amacı senatoya girmek iken bir anda her şey tepetaklak oluverir. Hayatı bir bilinmezlikle sınanan David’in karşısına hiç beklemediği bir anda Elise çıkar. Alelade bir karşılaşma değildir bu. Bu tanışma, yürek yakan ve ikisinin de geleceğini değiştiren büyük bir olaydır.
‘Aklındaki sorular ölene kadar içini kemirecek. Hep cevap arayışı içinde olcak. Hiç durmayacak.’
Kader ajanları ortaya çıkmamış olsaydı, David ve Elise modern bir külkedisi masalı yaşayabilirlerdi. Ama gelin görün ki eğer onlar bir araya gelirse dünya altüst olacaktı.
Kader ajanları, tam olarak bu iş için vardı; onlar, olayların düzene göre gerçekleşmesini sağlayan kişilerdi. Ve ne yazık ki David ve Elise’in bir araya gelmesi olanaksızdı… Eğer Elise’i aramaya devam ederse David’in duyguları tamamen yok edilecekti.
David aşık olduğu kızı geride bıraktı; ama onu aramaktan hiç vazgeçmedi.
3 Yıl Sonra…
Aradan üç yıl geçmişti. David yine senatonun güçlü bir adayıydı. Ve hiç beklemediği bir gün, üç yıldır her sabah aynı otobüse binmesinin mükafaatını aldı: Elise ile tekrar karşılaştı… Bu kez onu bırakmaya niyeti yoktu!
Tabii kader ajanlarının da bu işin peşini bırakmaya niyeti yoktu. Asıl güçlerini şapkalarından alan esrarengiz ajanlar, David ve Elise’i ayırmak için her türlü yola başvurdular.
Her şeye rağmen David vazgeçmedi. Aşık olduğu kadın için ‘kader’i yok saydı ve kendi rotasından saparak Elise’e kavuşmak için her yolu denedi.
Aşkları da ayrılıkları da birbirlerini gördükleri ilk günkü kadar yürek burktu.
Kimi zaman ağlattı, kimi zaman ise cesaret verdi.
Serinletici Sinema Kulübü’nde bu haftaki mottomuz: ‘Kader de neymiş? Seviyorsan peşini bırakma’!
Mevzubahis aşk ise cesarete ve ilhama ihtiyacı olanlar, sizi harika bir film bekliyor…
İyi seyirler!
Serinletici Sinema Kulübü Puanı:
Fragman izlemek kaderimizde var!
Yoğun bir günün ardından güzel bir filmi hakettiğimize inanıyordum. Serinletici Sinema Kulübü pazartesisi olmasından bir anda çocuklar gibi mutlu oldum 🙂
Mutluluğun daim olsun Denizcim:) Cidden filmler hayat kurtarıcı resmen. Özellikle korkunç pazartesi günlerinde 🙂
Yaa biliyor musunuz ilk 15 dakikasını izleyip kapattığım ve tekrar izleyemediğim bir filmdi. Kaç zamandır içimde uktedir. Bu kadar denk gelebilir 🙂
Bence ikinci şansı hak eden bir film. Çok geç olmadan devam et derim:)
Ciddi anlamda beğenerek seyrettiğimi itiraf etmeliyim. Aşk uğruna açıkça çizilmiş olan sonuca rağmen direnebilmeyi ve karşı tarafı bunu kabullenmeye zorlamayı anlatan harika bir yapısı var filmin. Teşekkür ediyoruz Neval 🙂
Rica ederim ne demek:) Ben de çok sevdim. Kaderciliğe boyun eğmemeyi anlatan güzel bir film.
Bir Matt Damon hayranı olarak izlememiş olmam çok ayıp olurdu. Gerçi sitede 2 gün sonra görmüş olmamda ayıp olmuş olabilir ama yoğunluk :))) Çok başarılı bi film. Fantastik sayılan yerleri var ama insan formunda bize sunuyor bunları. aşk, macera, doğaüstülük…. İzleyenler pişman olmayacaktır.
Bu filmde saatleri ayarlama enstütüsü tadı almadım değil. Ama ayarlananları saat yerine insan hayatı olarak değerlendirdiğimizde “tehlikenin farkında mısınız” oluyor insan. Kadercilik, yazgıcılık ve bilimum insan kontrolü dışındaki hayat yönelgeçlerinin vücut bulmuş hali. Romantik bir tattla sunulmasına bayıldım. Neval’e sevgilierimi sunuyorum 🙂
epik bir film. beyendim.