by Serinletici Sinema Kulübü bu hafta güçlü bir kadın kahramanı ağırlamaktan fazlasıyla hoşnut. Haksızlıklarla mücadele etmek için illa ki süper kahraman olmaya gerek olmadığını kanıtlayan The Dressmaker (Düşlerin Terzisi), bizlere ihtiyacımız olan cesareti aşılıyor.
Silahlarını kuşanmıştı.
Myrtle ‘Tilly’ Dunnage doğup büyüdüğü kasabaya dönüyordu. Daha küçücük bir kızken, katil olduğu şüphesi ile bu kasabadan sürgün edilmişti. Halen daha aydınlatılmayan, yıllar yılı içini kemiren bu gizemi çözmek için tüm cesaretini toplamış ve annesi Molly’ye kavuşabilmek ümidiyle Dungatar’a dönmeye karar vermişti. Onu mumla aradıklarını zannetmiyordu ama bu kez silahlarını kuşanmıştı. Birbirinden göz alıcı renkte kumaşlar, elbiseler ve en önemli silahı ise dikiş makinesi idi.
Güçlü yanını keşfetmişti.
Tilly, yıllar içinde güzel ve sıra dışı bir kadına dönüşmüştü. Çekiciliğinin bir kısmını da üzerindeki eşsiz kıyafetlere borçluydu. Fransa’da en iyi modacıların yanında terzi olarak çalışmış ve bir kadının güzelliğini öne çıkaran kıyafetler giymesinin önemini anlamıştı. Dikiş makinesiyle harikalar yaratmak, Tilly’nin güçlü yanıydı. Bu kasaba belki ondan nefret ediyor olabilirdi fakat onun kıyafetlerini görmezden gelemeyeceklerdi.
Tilly’nin ön görülemez büyüsü…
Nitekim öyle de olmuştu. Bir yandan hasta annesine bakan Tilly Dunnage bir yandan da çarpıcı kıyafetlerle bu yok olmak üzere olan köye renk getirmişti. Onunla yan yana bile görünmek istemeyen kasabalılar bir anda onun ve renkli kıyafetlerinin büyüsüne kapılmışlardı. Tabii onu fazla cesur bulanlar da vardı. Geldiği yere yani cehenneme dönmesini isteyenler çoğunluktaydı. Fakat Tilly, hatırlayamadığı bir olayın suçlusu olarak yıllarca kendi cehenneminde acı çekmişti. Artık büyümüştü ve kimsenin onu aynı cehenneme tıkmaya çalışmasına izin vermeyecekti.
Bir parça cehennem ateşi…
Kabul edilmekti. Tek istediği kabul edilmekti. Mutlu olmaktı. Geçmişe sünger çekip hayatında yeni bir sayfa açmaktı. Kasabanın yakışıklısı Teddy ile aralarında başlayan kalp çarpıntısı da yüreğindeki yükü hafifletmişti. İçindeki kin azalmamıştı belki ama onu bastırabilirdi. Eğer ki kasaba halkı onu bağrına basabilseydi. Ne yazık ki bu olmamıştı ve olmayacaktı da.
Adalet duygusundan yoksun bir kasaba.
Geçmişte yaşadıkları ve şimdiki zamanda olanlar kanıtlıyordu ki Tilly için bu kasabada adalet sağlanamayacaktı. Annesinin ve Teddy’nin acı kaybı bunu iyice görmesini sağladı. Bu kasabada ona inanan sadece annesi ve Teddy idi. Onlar da artık yaşamadıklarına göre burada kalması için hiçbir sebep yoktu.
O zaman gemileri yakacaktı!
Tilly Dunnage’ı cehenneme hapsedenlere kendi cehennem ateşinden bir parça tattırmaya karar veren bu cüretkar kadın, arkasında alevler içinde bir kasaba bırakarak Dungatar’ı terk etti. Yıllar yılı duyduğu suçluluk da alevlerin arasına karışıp kül oldu. Adalet yoksunu bir kasabadan intikamını alan Myrtle ‘Tilly’ Dunnage, arkasına bile bakmadan kendi yoluna gitmeyi seçti.
Küçük bir kızken suçlandı, sürgün edildi. Yetişkin bir kadınken dışlandı ve aşağılandı; fakat bütün bunlar onu durdurmadı. Çünkü o, dünyaya cesur bir kadın olmak için gelmişti.
İyi seyirler…
Serinletici Sinema Kulübü puanı:
Fragman:
