by Birçok yazara, aktivite, doğa fotoğrafçılarına ve turlu müzisyenlere ilham vermiş, Amerika’nın en çok ziyaret edilen ulusal parklarından birisi Yosemite. Park, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinin orta ve doğusundaki Tuolumne, Mariposa ve Madera ilçelerinde yer alan 3.081 km²’lik devasa bir coğrafyayı kapsamakta.
“Keep close to Nature’s heart… and break clear away, once in a while, and climb a mountain or spend a week in the woods. Wash your spirit clean.” John Muir.
Yazar, natüralist ve aktivist olan John Muir’in başını çektiği girişimlerle ilk olarak 1964’te Abraham Lincoln’nun imzasıyla park koruma altına alınıyor ve Amerika’da Ulusal Park kavramının yaygınlaşmasına ve doğal yasam alanlarının korumasına on ayak oluyor. Daha sonra, 1984’te UNESCO Dünya Miraslarının arasına girmeyi başarıyor. Parkı ziyaret ettiğimizde devasa granit kayalıklar, şelaleler, berrak akarsular ve dev Sekoya ağaçlarını gördüğümüzde doğayı korumanın önemini bir kez daha anlıyoruz.
Yosemite, Los Angeles ve San Francisco şehirlerine yaklaşık 4 saat uzaklıkta ve kesinlikle günü birlik gidilecek bir yer değil. Yılda yaklaşık 3.7 milyon kişi tarafından ziyaret edilen bu parkta ziyaretçilerin %90’i sadece Yosemite Valley’i görmekle yetiniyorlar. Vadide akarsulardan şelalelere kadar birçok doğal güzellik görmek mümkün ve her ne kadar devasa ağaçların arasında yürümek doğaya yakın hissettirse de Vadi yılın her donemi kalabalık.
Hiking ve Wilderness Camping:
Kalabalıktan uzaklaşmak ve Parkı farklı acılardan keşfetmek için en iyi seçeneklerden bir tanesi, ismi Yosemite ile özdeşlesen fotoğraf sanatçısı Ansel Adams gibi takılmak. Çadırını, fotoğraf makineni al ve ormanın derinliklerine doğru yürümeye başla…
Haliyle alan büyük olduğu için Yosemite’nin farklı bölgelerinde toplam uzunluğu 750 mili (1207km) bulan ve zorluk dereceleri değişen bir çok “hiking trail” bulunmakta. (Yosemite Valley, Glacier Point Road, Wawona and Mariposa Grove of Giant Sequoias, Hetch Hetchy, White Wolf ve Tuolumne Meadows). Hiking trail-lerin bir çoğu (özellikle parkın rakımı alçak kesimleri) yılın her donemi ziyaretçilere açık ve bir çoğu için önceden planlama ve rezervasyon yaptırmak şart. Mesela, parkın sembolü olan Half Dome’a yürümek için en az 6 ay öncesinden izin almak gerekiyor. Diğer bir çok trail için günü birlik yürüyüşlerde izin şart değil fakat geceyi ormanın içinde geçirmek istiyorsanız “Wilderness Permit” almanız şart. (www.nps.gov/yose/planyourvisit/valleyhikes.htm). Yosemite’nin %95’inde vahşi yasam (ayılar, dağ aslanları vs) mevcut, izin formunu doldurmandan önce önerileri muhakkak okumanızı ve yanınızda kamp yaparken götüreceğiniz yiyecekleri korumak için “bear resistant food container” kiralamanızı tavsiye ederim.
Ostrander Gölü:
Ostrander Gölü Yosemite Vadisi’nin 16km kadar güneyinde bulunan ve sadece yürüyerek ulaşılması mümkün olan güzel göllerinden bir tanesi. Gol yaklaşık olarak 8,500ft yükseklikte. Gidis dönüş yürüyüş mesafesi 20 km. Başlangıç noktasından(7000ft) gole varis noktasına kadar(8600ft) dikey bicimde yaklaşık 1617ft çıkarak tüm gününüzü alacak yorucu, zor fakat bu muhteşem manzarayı ödül olarak kazanacağınız bir yer.
Bu yürüyüşü yapmadan önce çok iyi bir planlama yapmak ve “Wilderness Permit”inizi alıp gölün kenarında bir gece kamp yapmak şart! Göl’ü ziyaret edeceğiniz en iyi zaman kir çiçeklerinin bolca olduğu haziran sonundan temmuz sonuna kadar olan zaman dilimi. (www.nps.gov/yose/planyourvisit/glacierhikes.htm)
İyi keşifler! 🙂
Yosemite’yle ilgili time lapse video:
