Hani bazen ilerleyememekten, yol kat edememekten şikayet eder dururuz. Hayat hep bize adaletsiz davranıyordur. Diğer insanların yaşamında her şey yolundayken biz hep ‘gri’lerin arasında sıkışıp kalmışızdır. ‘Zamanı gelince’ bizim hayatımız da düzene girecek diye bekler dururuz.
Öncelikle şu ‘zamanı gelince’ lafını bir kenara bırakalım. Acı ama gerçek; öyle bir zaman hiç gelmeyecek. İkinci bir gerçek de şu ki; DNA’mıza ‘erteleme’ eylemi kodlanmış: ‘İnsan eşittir erteleme’.
Bugünün işini yarına bırakamayacağız diye aklımız çıkıyor. İşlerimizi, isteklerimizi erteleyip duruyoruz. Sonuç ise tam anlamıyla bir hüsran. Hep bir ‘yarım kalmışlık’ hissi.
Ertelemeyi bırakın! Merak ettiğiniz ama bir türlü okuyamadığınız o kitaba başlayın artık. Akşam olunca uyuyakalıp sonunu izleyemediğiniz filmi bitirin. Ne yarım bırakın ne de yarım kalın. Kendinizi mutlu edin.
Tolstoy’un dediği gibi, “Mutlu olmak istiyorsanız, olun”…