Meksika, dijital dünyada yaşanan bir isim tartışmasının merkezine oturdu. Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, teknoloji devi Google’a karşı önemli bir dava açtıklarını kamuoyuyla paylaştı. Gerekçesi ise oldukça çarpıcı: Google Haritalar, Meksika Körfezi’ni ABD kullanıcılarına “Amerika Körfezi” olarak göstermeye başladı. Sheinbaum’a göre bu durum, yalnızca bir isim değişikliği değil, aynı zamanda bölgesel egemenlik haklarının göz ardı edilmesi anlamına geliyor.
Bu adımın kökeni, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve gelir gelmez teknoloji şirketlerine verdiği bir talimata dayanıyor. Google, 10 Şubat’tan itibaren harita hizmetlerinde bu değişikliği uygulamaya başladı. Kısa bir süre sonra Apple da benzer bir rota izledi. Ancak MapQuest gibi bazı harita sağlayıcıları, isim değişikliğini uygulamayı reddederek farklı bir duruş sergiledi.
Başkan Sheinbaum, düzenlediği basın toplantısında duruma sert tepki gösterdi. Özellikle harita üzerindeki bir bölgenin isminin, yalnızca bir ülkenin onayıyla değiştirilemeyeceğini vurgulayan Sheinbaum, şunları kaydetti:
“Bir eyalet ya da gölün ismini değiştirmek o ülkenin kararıdır, ancak ortak coğrafi alanların adları üzerinde tek taraflı değişiklik yapılamaz. Meksika Körfezi’nin bize ait kısmının adını değiştirmek kimsenin hakkı değildir. Küba’nın kıyılarına denk gelen kısmın da adı değiştirilemez.”
Meksika hükümeti, daha önce Google’a resmi yollarla ulaşarak bu politikadan vazgeçmesini istemişti. Ancak Google’ın kamu politikaları başkan yardımcısı Cris Turner, Şubat ayında verdiği yanıtta bu tutumlarında bir değişikliğe gidilmeyeceğini bildirdi. Bu yanıttan sonra Meksika, hukuki süreci başlatma kararı aldı.
Dava zamanlaması da oldukça dikkat çekici. Geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi, “Amerika Körfezi” adının resmen kabul edilmesini öngören bir yasa tasarısını onayladı. Bu adım, Trump yönetiminin başlattığı isimlendirme girişimini daha da güçlendirdi. Meksika’nın açtığı bu dava, sadece bir coğrafi isim tartışması gibi görünse de, aslında ülkeler arası egemenlik ve diplomasi sınırlarının teknoloji üzerinden yeniden çizilmeye çalışıldığını gözler önüne seriyor.