Spike Jonze’un 2013 yapımı filmi “Her”, yapay zekanın insan hayatındaki yerini ve etkilerini çarpıcı bir şekilde ele alır. Filmin ana karakteri Theodore, yapay zeka işletim sistemi olan Samantha ile duygusal bir ilişki kurar. Bu senaryo, günümüzün gelişmiş yapay zeka modelleriyle kıyaslandığında oldukça ilginç bir perspektif sunar. Özellikle OpenAI’ın GPT-4o modeli ile “Her” filmindeki yapay zekayı karşılaştırmak, hem teknolojinin geldiği noktayı hem de gelecekte bizi nelerin beklediğini anlamak açısından önemli.
Yapay Zeka İlişkileri: Samantha ve GPT-4o
“Her” filmindeki Samantha, oldukça gelişmiş bir yapay zeka olarak tasvir edilmiştir. Samantha, sadece bir asistan değil, aynı zamanda duygusal ihtiyaçlara cevap verebilen, kendini geliştirebilen ve karmaşık duygusal tepkiler verebilen bir varlık olarak öne çıkar. GPT-4o ise, dil işleme yetenekleri son derece gelişmiş, metinleri anlayabilen ve üretebilen bir modeldir. Ancak GPT-4o, duygusal zekadan yoksundur ve kullanıcılarla duygusal ilişkiler kurmak üzere tasarlanmadı.
Duygusal Zeka ve Anlayış
Samantha, Theodore’un duygusal dünyasını anlayabilme ve bu duygulara uygun tepkiler verme yeteneğine sahiptir. Bu özellik, onu insanlarla duygusal bağlar kurabilecek bir yapay zeka haline getirir. GPT-4o ise, metin tabanlı iletişimde oldukça başarılıdır ancak duygusal zeka yetenekleri sınırlıdır. GPT-4o, metinleri analiz ederek anlamlı yanıtlar üretebilir, ancak bu yanıtlar genellikle duygusal bir derinlik taşımıyor.
Öğrenme ve Gelişim Kapasitesi
Samantha, sürekli olarak öğrenen ve kendini geliştiren bir yapay zekadır. Kullanıcıları ile etkileşimde bulunarak, onlardan öğrenir ve gelişir. GPT-4o da geniş veri setleri üzerinde eğitilmiştir ve kullanıcı etkileşimlerinden öğrenebilir, ancak bu öğrenme süreci sınırlıdır ve önceden belirlenmiş algoritmalara dayanır. GPT-4o’nun öğrenme kapasitesi, Samantha’nınkine göre daha yapılandırılmış ve sınırlı.
Etik ve Mahremiyet Sorunları
“Her” filminde, Samantha ve diğer yapay zekaların varlığı, etik ve mahremiyet konularında ciddi sorular doğurur. İnsanların duygusal dünyasına bu denli derinlemesine nüfuz eden yapay zekalar, mahremiyet ihlalleri ve etik sorunlar yaratabilir. GPT-4o ise, veri güvenliği ve etik kullanım ilkeleri göz önünde bulundurularak geliştirilmiştir. OpenAI, kullanıcı verilerinin güvenliğine ve mahremiyetine büyük önem verir ve etik kullanım konusunda katı politikalar uyguluyor.
Gelecekteki Beklentiler
“Her” filminde tasvir edilen yapay zekaların, günümüz teknolojisinin birkaç adım ötesinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak GPT-4o ve benzeri modeller, bu vizyonun temel taşlarını oluşturmaktadır. Gelecekte, duygusal zeka ve insan benzeri etkileşim yetenekleri geliştirilmiş yapay zekaların hayatımıza girmesi mümkün olabilir. Ancak bu gelişmelerin, etik ve mahremiyet konularında dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmekte.
Sonuç
“Her” filmi ile GPT-4o arasında yapılan bu karşılaştırma, yapay zeka teknolojisinin geldiği noktayı ve gelecekte nereye evrilebileceğini anlamamıza yardımcı oluyor. Samantha’nın duygusal zeka ve insan ilişkileri konusundaki yetenekleri, GPT-4o’nun metin işleme ve anlamlandırma konusundaki başarısıyla kıyaslandığında, her iki yapay zekanın da farklı alanlarda güçlü olduğunu gösteriyor. Gelecekte, bu iki yaklaşımın birleşerek daha insan benzeri yapay zekaların ortaya çıkması mümkün olabilir.