Bazı şeyleri anlamak için, izlemeniz gerekir.
Bazen omuzlarında gezer, bazen de söylediği bir şeyi kapıp defalarca tekrarlarlar… Daha en başında, “bir kuş” denip kestirip atılamamalarından belli olduğu üzere insanlara eşlik edebilen dostlardandır papağanlar.
Tüm bu pozitif özellikleri alıp, eylemlerin bilincine vararak yapan bir papağan hayal ettiğinizde ise mavi başlı papağan Paulie’ye ulaşmış oluyorsunuz.
Yaşadığı her şey, bir şeyler kattı ona. İnsanda artık kalmayan özelliklerin toplandığı bir papağan o.
Hikayenin ilk çıkış noktası; hafif kekemelikten muzdarip küçük Marie Alweather’a dayanıyor. Dedesinin konuşma arkadaşı olarak Marie’ye kendisi gibi küçük Paulie’yi hediye etmesi ve ikilinin inanılmaz dostluğu ile başlıyoruz yolculuğumuza.
Evinin neden tekerlekleri var?
O veya bu sebepten (ama asla kedi yüzünden değil) ayrılan yollarla devam ediyor Paulie’nin seyahati. Diğerlerinden farklı ve diğerlerinden akıllı oluşu bir kenara, iyi veya kötü karşılaştığı herkes tarafından hayranlık uyandıran yapısı inşa ediyor Paulie’nin saygınlığını. Ve bu saygınlık başta izleyici olmak üzere filmde onu anlamaya çalışan tüm karakterler tarafından kısa sürede kazanılıyor.
Yaşadığımız hayat gibi, her şeyden biraz var.
Paulie’den bugün haberiniz olduysa, geri planda kalışından değil, keşfedilemeyişinden olduğuna emin olabilirsiniz. Çok hoş komedi unsurlarının altında ciddi ciddi iç burkabilen ama toplamasını da iyi bilen dram karşılıyor sizi ve bu nitelikler, kelime anlamıyla dahi son sahneye kadar devam ediyor.
Bak şimdi uçuyor mesela…
Paulie için bu bahsettiklerimiz bir tavsiyeden öte, eğer her şey doğru ifade edilmişse, şimdiden iyi seyirler dilemektir. Yapmanız gerekeni biliyorusunuz.
Alıntılar ve en başta Paulie fikri için Neval’e teşekkürler..