Black Mirror serisinin ele başı diziyi anlattı

Share

Yeni medyanın kara mizahı, her izlediğinizde “Yok artık! Olur mu acaba böyle dünya” dedirten distopyalarıyla ekrana kilitleyen Black Mirror serisinin ele başı, tek senaristi, fikir babası Charlie Brooker’la konuştuk. İşte o distopyaların arkasında yatan beyin ve serinin 4. sezonuyla ilgili yepyeni bilgiler…

Bilenler, henüz bilmeyenler Black Mirror serisini izleyen, izlemeyen herkes rahatça anlasın diye önce distopya nedir onu kısaca anlatayım. Öztürkçesi “Düşülke” ya da “Düşülkü” anlamına gelir. Distopya hikayesi de aslında olmayan bir toplumsal sistem, zaman ya da ortam içerisinde geçen hikayedir. Black Mirror da her biri farklı hikayenin anlatıldığı, yaklaşık 1 saatlik bölümlerden oluşan orta ölçekli filmler serisi.

Evet, Black Mirror olmayan bir dünyayı anlatıyor ama seyirciyi en çok yakalayan ve aynı zamanda en korkutucu olan tarafı da her bölümde, “Bir gün dünya böyle olur mu? Hatta öyle mi acaba? İnsanlık nereye gidiyor? Tövbe tövbe! Yok ya, bu kadar olmaz değil mi? Yoksa olur mu” gibi çeşitli git-gel’ler yaşatan seri, çoktan dünyada ve Türkiye’de en çok konuşulan diziler arasına girdi bile. 4. sezonu Netflix’te yayına girmişken, hepimizin kendinden bir şeyler bulduğu, günümüze ve giderek teknolojinin içinde kaybolmaya giden topluma kara mizahla bu tatlı-sert eleştirileri yapan serinin yazarı Charlie Brooker’le hem yeni sezonu hem de arkadaki felsefeyi konuştuk.

charlie brooker black mirror ile ilgili görsel sonucu

Özgür Dünya
Röportajı telefonda gerçekleştirmek için bir numarayı aradım önce. Sonra da bir şifre girdim. Bekliyorum. Ben sanıyorum ki önce asistana, sekretere bağlanacağım. Telefonu direkt Charlie Brooker açıyor. Black Mirror serisinin ilk zamanından itibaren hayretle ve heyecanla takip eden biri olarak önce hafif bir afallama yaşıyorum. Brooker, “Londra trafiğindeyim” deyince içimden “Oh be distopya da yazsan o trafikte bekliyorsun demek ki” diye geçirip olayı normalleştiriyorum ve hemen soruyorum: “Black Mirror ismi nereden geliyor” diye. “Öncelikle korkutucu olsun istedim” diye cevaplıyor. “Diğer sebep de bilgisayarı, televizyonu karşına aldığında ilk siyah ekranı görürsün.” Sonra “Bir mesajı var mı dizinin” diyorum.

Brooker cevap veriyor: “Arkasında bir manifesto var diyemem ama öncelikle eğlenceli görülsün istiyorum. Bir mesaj olmasından ziyade insanları şaşırtmak ya da dikkatlerini dağıtmak istiyorum.” İzleyenler bilir. Birinci sezonun ilk bölümü siyaset alanında çok sert bir hikaye içerir. İngiltere başbakanının başına olmayacak işler gelir. Tüyo vermiyorum, açın, izleyin ama Türkiye’de böyle bir hikaye çeksen o gazetelerin manşetlerini düşünemiyorum bile.

Her biri duygusal olarak vahşi ve rahatsız edici diye nitelendirilebilecek bir sürü içerik için, “Bu tip senaryolarda hükümetten, toplumun farklı kesimlerinden tepki almıyor musun” diye soruyorum. “Hayır. İngiliz hükümeti bu konulara dahil olmaz. Diziye hiç ceza ya da sansür uygulanmadı. Evet, marjinal hikayeler ama yayınlanan kanallar ya da Netflix’le de hiç sorun yaşamadık. Şimdi Netflix’le birlikte çok daha fazla ülkede var ama tehlikeli hiçbir tehdit almadım.”

charlie brooker netflix ile ilgili görsel sonucu

Yeni Sezon
Her izleyenin farklı bir favori bölümü oluyor. Brooker’e “Seninki hangisi” diye soruyorum. “Herhangi bir tanesini seçemiyorum. Her birinin yaratımında bulundum. Çocuklarım gibi. Her çocuğunuzun başka karakteri vardır ve onları o karakterlerinden dolayı ayırmadan seversin” diyor.

Hani kurumsallaşınca lokanta lezzetini bozar ya, ben de “Netflix’e geçince tadında bir değişiklik oldu mu serilerin” diye sormadan edemiyorum. “Netflix’e gittiğimde, ‘Ne yapıyorsan onu yapmaya devam et. Şovu seviyoruz, aynısını yapmaya devam et’ dediler. Sadece hepsinin sonu çok kötüydü. Tahmin edilebilir olacaktı. Yeni şovlarda bazı iyi sonlar ekledim çünkü her seferinde kötü bitirirsen şaşırtıcı olmazsın. Önümüzdeki bölümlerde daha da vahşi versiyonları olacak. Bu sefer içlerinde komedi ve eğlence de olacak ancak bugüne kadar yapılmış en sertleri olacağını söyleyebilirim. Hepsi daha önce yaptıklarımızdan farklı olacak. İçinde biraz komedi de olacak.”

Bir de filmini çekip çekmeyeceğini de ekliyorum sorularıma. “Bu biraz karmaşık bir soru aslında. Biz 6 film yapıyoruz diye bakıyoruz. 40 küsur dakikalık her bölüm bizim için ayrı bir film. Film olması için ille de sinemalarda oynaması gerekmiyor. Üstelik sinemalarda oynaması dağıtımı da kısıtlıyor. Onun yerine dünyanın pek çok ülkesinde aynı anda yayına giren filmler yapıyoruz gibi görüyorum” diye yanıtlıyor.

charlie brooker netflix ile ilgili görsel sonucu

Hayatın İçinden
Bu senaryolar o beyinden çıktığına göre kafayı takan bir adam diye düşünüyorum ve “Özel hayatında komik biri misin yoksa dünyanın gidişatı hakkında endişelenen ciddi biri misin” diye soruyorum. “Hepsinden biraz var” diyor. “İngiltere’de komedi yapıyorum genelde. Hayatın içinden şeyler anlatıyorum. Bu bölümleri yaparken ne yazık ki haberleri izlemek zorunda da kalıyorum.” Türkiye’ye gelip gelmeyeceğini de sormazsam olmaz. “Çok gelmek istiyorum” diyor.

“Hikayelerine kesin ilham verir. Mutlaka gelmelisin” diyerek son soruma geçiyorum: “Peki, senaryolarından biri bir gün gerçekleşir mi?” “Muhtemelen bir şekilde bir tanesi gerçek olabilir” diyor. “Bazen yazıyorum, bu hayatta olmaz diyorum 6 ay sonra bir bakıyorum bir icat olmuş ve her şey gerçekleşecekmiş gibi hissediyorum. Umarım yeni bölümlerden biri için bunu söyleyemem. Yeni bölümlerden biri eğer gerçekleşecekmiş gibi hissettirirse o zaman yandık demektir.”

Charlie Brooker
3 Mart 1971 doğumlu Charlie Brooker, aynı zamanda Brass Eye, The 11 O’Clock Show ve Nathan Barley Dead Set gibi şovların da yazarı. Screenwipe, Gameswipe, Newswipe, Weekly Wipe ve 10 O’Clock Live şovlarının da sunucusu.

Cosmopolitan

Neval Erbak

Kocaeli Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü mezunu olan Neval, İletişim Fakültesi radyosunda yayınlanan ‘Dört Köşe’ adlı programıyla, Aydın Doğan Vakfı 23. Genç İletişimciler Yarışması İşitsel Dal/Müzik Programı kategorisinde 1.'lik ödülü kazandı. Neval, Serinletici'de kültür-sanat, yaşam-eğlence üzerine yazılar yazıyor.

You may also like...