Masanız birazcık yamuk duruyor, hemen düzelttiniz. Hazır eliniz değmişken bir de bilgisayarın tozunu aldınız. Evrakları ‘kurşun asker’ modelinde sıra sıra dizdiniz. Masanızdaki ve etrafınızdaki her şey orantılı. Ama içinizden bir ses size bir şeylerin ters gittiğini söylüyor. O ses size ‘takıntılısınız’ diyor!
‘Takıntı hastalığı’ olarak da bilinen Obsesif Kompulsif Bozukluk, yaşam kalitemizi tehdit ediyor. Çoğu kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan duygular ile baş edebilir ve sorunlarımızı yaşamımızı etkileme noktasına varmadan çözüme ulaştırabiliriz. Ama takıntılı düşünceler günlük yaşamımızı etkileyecek düzeye geldiyse tehlike alarmları çalmaya başlamış demektir.
Kişinin takıntılı düşüncelerinin oluşturduğu kaygıyı azaltmak için takıntılı şekilde banyo yapma, ellerini yıkama, etrafı temizleme, bulaşık yıkama gibi tekrar tekrar yaptığı davranışlar ise yıkama, temizleme kompulsiyonlarını oluşturmaktadır.
Kontrol kompulsiyonu, kişinin bunları yaptığından emin olmak için örneğin 10 kere ocağın kapalı olduğunu kontrol etmesi, ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol etmek için 4 defa tekrar kontrol etmesidir. Simetri, düzen obsesyon ve kompulsiyonları kişinin etrafındaki nesnelerin simetrik ve düzenli olmasıyla ilgili takıntılı düşüncelerinin olmasıdır.
Sayma kompulsiyonlarında ise kişi bir işi belli bir sayıya kadar yapmadığında kaygı duymakta ve bu yüzden kendisine ya da yakınlarına zarar gelebileceğini, bir şeylerin ters gidebileceğini düşünebilmektedirler. Örneğin, kişinin sabah kalktığında yüzünü 5 kere yıkamazsa o gün başına bir iş geleceğini düşünmesi gibi.
Tedavi almadan geçen sürenin uzaması, bu takıntılı düşünce ve davranışların kişide daha çok yerleşmesine ve bunun sonucunda ise kişinin çaresizlik, üzüntü, umutsuzluk gibi duygular yaşamasına, kendine olan güveninin azalmasına ve kişinin kendini suçlamasına yola açabilmektedir. Bu yüzden tedavi için yardım arayışı geciktirilmemeli, rahatsızlığın kendi kendine geçeceği düşünülmemelidir.
Özel Optimed Hastanesi / Uzman Klinik Psikolog Merve Baydar
Kaynak: İHA