Audrey Hepburn, “Paris her zaman iyi fikir” demiş ve Woddy Allen da bunu kanıtlarcasına Paris’te harika bir film çekmiş. Serinletici Sinema Kulübü olarak, haftanın filmi Midnight in Paris ile, yine bambaşka bir maceranın ortasına düştük. Hazırlanın, kahramanımız Gil’in peşine takılıp zamanda yolculuk için Paris’e gidiyoruz, ma chérie!
Zamanda yolculuk mümkün müdür? ‘Elbette hayır’ cevabını verdiyseniz, siz acımasız bir pazartesinin kurbanısınız. ‘Neden olmasın’ gibi ılımlı bir yanıtınız var ise, içinizde halen daha bir parça umut taşıyorsunuz demektir. Eğer yanıtınız ‘Kesinlikle evet’ ise doğru yerdesiniz. Gelin birlikte Paris’i alt üst edelim. 2000’li yıllardan girip 1920’li yıllardan çıkalım.
Herkes hayatında en az bir kez fantastik bir maceraya atılmalıdır. Tıpkı geceyarısı Paris’te hayatının macerasına atılan Gil gibi…
Gil ve Inez, evlenme planları yapan sevimli bir çift. Ufak bir gezi için Paris’e geliyorlar. Başta her şey gayet sıradan bir tatil gibi olsa da ‘insanların birbirlerini ancak yolculukta tanıyabileceği’ gerçeğini hesaba katmadan duramıyoruz.
Nitekim, evlenmek istediği kadınla hayata farklı pencerelerden baktıklarını fark eden Gil, bir cevap bulmak istercesine tek başına Paris sokaklarını arşınlamaya başlıyor.
Sürekli, eski zamanlarda yaşamış olsaydı daha mutlu olabileceğini düşünen Gil, bir gece yarısı bu tutkusuyla sınanıyor. Gil, saatler gece 00.00’ı vurduğunda karşıdan gelen eski otomobile gözü takılıyor.
Ve bir anda kendini eski model bir otomobilde, eski zamanlarda seyahat ederken buluveriyor. Sanatla ve edebiyatla kuşatılmış zamanlarda…
Nostaljik bir yolculuğa çıkan Gil yaşadıklarına inanamazken; Scott-Zelda Fitzgerald, Ernest Hemingway gibi edebiyat kahramanları, Salvador Dali gibi dahi ressamlar ve Cole Porter gibi efsanevi müzisyenlerle karşılaşınca, tam anlamıyla bir rüyada olduğunu düşünüyor.
Gil’in hayatta en çok istediği şey 1920’lerin Paris’inde yaşamaktır. Tabii yağmur altında… Bu zaman yolculuğu, edebiyata, nostaljiye, müziğe ve romantizme düşkün olan bir adamın başına gelebilecek en muhteşem şey.
“Nostalji inkar demektir” diyen çok bilmişlere inat, Gil hayatın anlamını nostaljik zamanlarda keşfediyor. Bu keşif bizlere çok önemli bir şeyi hatırlatıyor:
İnandığınız şeylerin peşini bırakmayın.
Sihir, bilim, kara delik ya da zamanda yolculuk… Gil gibi sizler de hiç beklemediğiniz bir anda hayatınızın en büyük macerasıyla karşılaşabilirsiniz. Yeter ki inanmaktan vazgeçmeyin.
Not: Kim ne derse desin, “yağmurda yürümek güzeldir, harikadır”.
Fragmansız olmaz diyenler buraya:
Öncelikle izlemediğim için kendime sıkça kızdığım yapımlardan biridir. Bir Woody Allen önyargısı yüzünden hepsinin üzerini çizmekle alakalı olabilir ama izleme sebebim sinema klübü olacakmış. İnsanın içindekini çekip çıkartmakta üstüne yok Neval’in 🙂
Woddy Allen’ın en iyi filmi bence. Pişman olmayacaksın Nil. Zaman, önyargıları yıkma zamanı:)
Bende öyle düşünüyorum canım. Perşembe gecesi bizim toplulukla izleyeceğiz. Aralarında bakanalar da var ancak tekrar izleyecek olmaktan bir saniye dahi gocunmadılar 😀
Ben de tekrar izlemekten sıkılmam. Sinema kulübü bahanesiyle bir kez daha izlemiş bile olabilirim hatta:) O zaman bu gece, büyük gece:)
Harika bir filme harika bir yazı olmuş Nevalcim 🙂 Hayatta izlenmesi gereken filmler sıralamasında ilk 10’a konabilecek kalitede. İnsanın ufkunu açıp geçmişle şimdiki zaman arasında ışık tutuyor. Tarih hakkında verdiği bilgileride görmezden gelemeyiz…
Mervecim beğenmene sevindim. En sevdiğim filmlerden biridir benim de. Sinema kulübünde boy göstermek için zamanını bekliyordu, ‘Nostalji Dükkanı’nda:)
yaklaşık 1.5 saat boyunca, gülümseyerek izlenebilecek sevimli bir film. hepsi bu. ama gerçek dışı durumların, bir yerde mantıklı gelmeye başladığı şeylere bayılan biri olarak sevdim bu filmi. salvador dali’yi görünce bilhassa çok etkiliyor insanı.
Bir Woody Allen klasiği. Nokta.
Woody Allen’ın şehir dokusunu harika olarak yansıttığı en sağlam filmi.
Büyük gün geldi çattı. Toplulukla izleme tadı olmasa izleyip çoktan değerlendirmiştim ama biraz heyecan fena olmuyor. Son gün tavsiyelerine açığım 😀
Fransız sanat tarihi hakkında bilgi toplayabilirsin. 🙂
“sanat tarihi”ni çıkarın kelime hazinesi bitiversin Ali beylerin… 😀
Patlamış mısırı tavsiye ederim 🙂 Zaman yolculuğunun yanında iyi gider:)
Tek başıma izlerken hep oluyor da canım toplulukla izlerken (bu akşam öyle olacak) illa ki alıyoruz. Şu paketliler hayat kurtarıyor bide 😀
Zamanda yolculukkk! Fikrine bile bayıldım bekle beni 90’lar!!! 🙂
Film baya keyifliydi. Keyfi nasıl arttırabiliriz derseniz filmdeki Hemingway gibi tarihi karakterler arasında biraz bilgi toplamanız işe yarayabilir diyebilirim.
İnsanlar Woody Allen konusunda ikiye bölünmeye ne kadar meraklıysa Midnight in Paris bu grupları birleştirmek üzere var adeta. Woody Allen severler için bir başyapıt diğerleri içinse fazlasıyla sevecekleri bir film var karşılarında. Romantizm, komedi unsurları ve fantastik bir akışa hazır olun.
Sinema klübü ve Neval’i tekrar tekrar kutlama gerekçelerimize yenileri eklendikçe ekleniyor 🙂