Bugünlerde çok çabuk unutuyoruz. Her şeye kolayca alışıyoruz. Kolayca alışmakla kalmayıp sonra da kolayca vazgeçiyoruz, bir köşeye atıveriyoruz. Unutuyoruz. Hatırladığımız tek şey ‘unutmak’.
14. !f İstanbul Bağımsız FilmlerFestivali’nin tanıtım afişleri içimizde bir yerlere dokunuyor. Unuttuğumuz şeyleri hatırlatıyor. Oysaki biz unutkan bir nesildik, bu ‘hatırlama olayı’ da nereden çıktı? Bütün suç festivalin ilginç afişlerinde ve dramatik tanıtım filminde. 50 saniye gibi kısa bir sürede bize dünyaları anlatan bir kısa filmi var festivalin. Her izlediğinizde yukarıdaki görselin üzgün ifadesi size de bulaşıveriyor.
Klasikleşen festival her yıl olduğu gibi bu yıl da ciddi anlamda ‘bulunmaz Hint kumaşları’nı gözler önüne serdi. İzlenmesi gereken filmlerden biri ilk İran Vampir Western’i olma özelliğini taşıyan ‘Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız’dı. Siyah-beyaz filmseverleri kolayca etkisi altına alan filmin yönetmeni Ana Lily Amirpour, “Eğer bir vampir görsem, ‘Hadi ısır beni: Sonsuza kadar yaşamak istiyorum’ gibi bir tepki verebilirdim. Vampirler hakkındaki hislerim böyle” demiş.
Bardağa dolu tarafından bakmak sanırım böyle bir şey. Sonsuza kadar lanetlenme olarak düşünülen vampirlik, yönetmenin bu sözleriyle ve harika filmiyle yıkılır mı dersiniz? Vampirler hakkında izlediğimiz filmleri bir kenara bırakıyoruz ve Ana Lily Amirpour’un ‘kara çarşaflı vampir’ini sindirerek izliyoruz.
Eğer sizin de kalbiniz hala yerindeyse, ‘Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız’ı izlerken, kalp atışlarınıza engel olamayabilirsiniz.
Kalbine bak, atıyor mu?